38 - i love you. [the end]

361 40 66
                                    

Soğuk

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Soğuk.

İç üşüten bir soğuk. İçimdeki korku üşümemi engellemeliydi oysaki. Metalik kokular ve ağrıyan bir mide, nefessiz kalmış bir bebek ve kapanan gözler.

Durum tamamen bundan ibaretti. Her şeyi çift görüyor gibiydim ama bir o kadar da netti. Ne yapacağımı bilmiyordum. Uykusuz değildim ama sürekli uyumak istiyordum. Başım öylesine ağrıyordu ki... Duygularım körelmişti sanki. Hiçbir şey hissedemiyordum. His kavramı yok olmuştu.

Kapı gıcırtıyla açıldığında başımdaki ağrı daha da arttı. Gelen kişi beklediğimin aksine tanımadığım biriydi. "Kalk."
Kollarımdan tutulup ayağa kaldırdı. Uzun zamandır ayağa bile kalmadığımdan dengemi sağlayamasam da kolumu sıkıca kavrayan eller canımı yaksa da dengede tuttu beni.

Sonunda ışık alan bir yere geldiğimizde gözlerimin alışması için refleks olarak kapatmış, ardından yavaşça açmıştım. Gözüme takılan tek bir beden vardı o anda. Yer ayaklarımın altından kaydı sanki. Adım atacağım anda kolumun serbest olmadığını fark ettim. Oradaydı. İyiydi.

Sandalyede oturuyordu. Kolları arkadan bağlanmıștı. Başı önüne düşmüştü, tam göremesem de yüzünde yaralar olduğu açıktı. Kolumu kurtarmaya çalışırken bir başkası daha girdi içeri. "Bırak." Kolum anında aşağı düşerken üçümüz kaldık. İçimdeki korku her şeyin habercisiydi aslında.

Olduğum yere çökerken dizlerimi kendime çektim. Taeyong tam karşımdaydı ama dokunamıyor, sarılamıyordum. Yakındı ama bir o kadar da uzaktı. Ağladığımı üzerimde hissettiğim acıyan bakışlarla fark ettim.

"Dövdürdün mü onu?" Sesime yansıyan acizlik çok kısa bir süreliğine gülmesini sağlamıştı. Bulanık gören gözlerimi ona çevirdim. Acı her yerdeydi. Her zamanki gibi.

"Bana yapsaydın yapacağını, neden o?" Bağırmaya çalışsam da başarısız oldum. Sesim çıkmıyordu bile. Sırıttı ve yanıma ilerledi. Gözlerimi ondan ayırıp Taeyong'a baktım.

"O da aynısını senin için dedi, biliyor musun? Ah, ne büyük aşk." Dalga geçercesine konuşması birkaç saniye gözlerimi kapatmama, ardından da biriken damlaların akmasına sebep olmuştu. Bunları yaşamak zorunda değildim. Değildik. Sadece mutlu olmak istemiştim.

"Uzaklaş ondan." Sesini duymayı beklediğim beden başını kaldırdı zor bela. Anında ona dönerken ezilen kalbimi hissettim. Benim yüzümden bu haldeydi. Gözleri beni bulduğunda gülümsemedi bu sefer. Gözleri beni değil karşımdaki bedeni buldu. "Uzaklaş."

"Aşkınıza hayran kaldım doğrusu." Benden uzaklaşıp Taeyong'un yanına ilerlediğinde ayağa kalkmak istedim ama yapmadım. Kapı açıktı ve adamları bekliyordu, Taeyong'a bir şey yapabilirlerdi. Gözümün önünde toz olup uçabilirdi. Taeyong bitkin olduğunu belli ederek başını tekrar eğerken derin bir nefes aldım. Korku kavramı en fazla ne kadar acıtabilirdi ki? Ne kadar öldürürdü bir insanı? Ciğerlerim tıkanmıştı sanki. Görüşüm kadar zihnim de bulanıktı, ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum.

Love Me The Way You Love YourselfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin