16- what's going on?

347 56 27
                                    

Yanıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yanıyordu.

Peki ne yanıyordu? Ölüm korkusuyla karşı karşıya kalan kalbim, bedenim mi yoksa o mu? Birbirimize karşı itiraf edemediğimiz şeyler mıydı yanan? Hayır, yanan şey ta kendisiydi. O, yalanın kendisiyken kötüydü şimdi.

Sürekli ateşine bakıyordum. Kötüydü. Ne olduğunu bilmiyordum ama berbattı şu an. Alevler içinde yanıyordu ve benim tek yapabildiğim yanında durup ateşine bakmak, bedenine soğuk bezler koymak ve ilaç vermekti. Ben gün içinde yanında yokken bir şeyler olmuş olmalıydı. Zaten içim rahat değildi, Taeyong'un yanında olduğum için rahat olmam gerekirken kötüydüm ben de onun gibi.

Elimi tekrar alnına ve boynuna götürdüm ve ateşine baktım. Üzerindeki örtüyü çekip almıştım, zaten şort giyiyordu. "Hastaneye gidelim ya da doktor çağıralım." dedim endişeden kayan sesimle. Beni belki de zar zor algılıyordu ama reddetti. Anlaşılan burada olup açıdan kıvranmak daha cazip geliyordu.

"Tişörtünü çıkar." dedim tek seferde. Göz kapakları titreyerek yavaşça açıldı. Gözleri sanki ezbere biliyormuş gibi beni buldu hemen. "Üşüyorum."

Kaşlarım çatılsa da doğrulması için elimi beline koydum. "Zaten soğuk duş alacaksın." Sesli bir şekilde iç çektiğinde doğrulmaya başladı. Tişörtünün eteklerinden tutup kaldırdım. Bedenine baktım korkuyla. Bıraktığım gibiydi. En azından başka bir yara yoktu.

"Buz gibi." Dişleri birbirine değiyordu soğuktan. Ama ben zerre bir şey hissetmiyordum. Çok ateşi vardı, bu kadar üşümesi normal değildi. Beni almaya gelmeden hemen önce de saçları ıslak gibiydi zaten. Elimi ondan izinsiz saçlarına çıkardım bu sefer.

"Sapık olduğunu düşünmeye başlıyorum." Güldüm. Hasta olmasına rağmen laf yetiştirmekten geri kalmıyordu hiç. Formundaydı.

"Saç diplerin ıslak. Duş alıp saçlarını kurutmadan mı çıktın dışarı?" Küreleri yine beni buldu. Bir şey demek istiyordu ama geri çekiliyordu. Gözleri farklı bakıyordu. Pişmanlık?

"Aynen." dedi sanki başından küçük bir çocuğu savarmıș gibi. Omuz silktim ve kenardaki bezi ıslatıp koltuk altlarına koydum. Gittikçe rengi gidiyordu ve ben korkuyordum. 10 saat içinde ne olmuştu ki?

"Neden hastaneye gitmek istemiyorsun?" Derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. "Sen bakıyorsun ya bana işte. İyileşirim sabaha."

"Karşımda bu halde durdukça endişeleniyorum da." Anında ötüverdim utanmadan sıkılmadan. Utanmam gerekmiyordu, endişeleniyordum.

Gözleri açılmadı ama dudaklarına manidar bir gülümseme yayıldı. Halimden zevk alıyordu sanki. Dudakları bir an aşağı kıvrılır gibi oldu ama emin olamadım." Benim için endişelenen sayılı kişilerdensin." dedi öksürmeden hemen önce.

İlk başta ses vermesem de koltuk altındaki bezleri alırken konuştum. "Yirmi var mıdır?" Kahkaha atmamak için kendini sıkıyordu. Onun bu haline ben de güldüm. Bazı şeyleri ciddiye almıyor ya da umursamıyordu. Benden tamamen farklıydı. Belki de ona bu yüzden sığınmıştım. Farklı olduğu için.

Love Me The Way You Love YourselfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin