Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bomboștu.
Ciğerlerim ne kadar boşsa kafam da bir o kadar boştu. Dünden sonra kalbimin hafiflediğini ama buna eş zamanlı olarak ciğerlerimdeki acının arttığını hissetmiștim. Bu çok kötüydü. Uzun zamandır böyle hissetmemiștim. Her şeyden önce bana bunu hissettirenin Taeyong olmasını beni daha da üzüyordu. Üzülüyordum ama ağlayamıyordum. Çok garipti.
Hayatımdaki her şey garipti zaten. Lee Taeyong kapıyı iki kez tıklatıp yavaşça kapıyı açarken de ne kadar garip olduğumuzu farkettim. Çift değildik, biz değildik ama gariptik. Yanıma geliyordu. Boynuma kadar çektiğim yorgana sarılırken sakindim. Cenin pozisyonu almış bir şekilde uzanıyordum, sol tarafıma yatmıştım. Sol. Belki de onu ezmek istediğimdendi. Sol tarafımda taht kuran Taeyong'u ancak bu şekilde yok edebilirdim.
"Günaydın." Sesinden belliydi, uyumamıștı. Bu kadar kısa sürede onu bu denli tanımam beni korkutuyordu. Çok korkuyordum. Ne kadar bağlanırsam ikimiz de o kadar tehlikeye girerdik. Gözleri kızarmış gibiydi ki bunu da bilirdim. Ağlamıştı. Böyle gözükmesi beni üzüyordu ama bir yandan da beni sırtımdan bıçakladığı gerçeğini yüzüme vuruyordu. Onu affetmem kolaydı ama güvenmem çok zordu.
Ben öylece uzanırken tam dibimde durdu. Gözleri birkaç saniye yüzümde dolaştı. Dediğim gibi, kendimi çok sakin hissediyordum. Büyük ihtimalle yaptığı iğneden dolayıydı. Titreyen göz bebekleri gözlerimde durduğunda yutkundu. Söylemek istediği çok şey var gibiydi. Benim de söylemek istediğim çok şey vardı ama duruyordum. Çünkü biliyordum ki kalbini kıracaktım.
Dertli sayılabilecek türden bir iç çekti ve sol elini kaldırıp yorganı araladı. Anında sol kolum aşağı düşerken bileğimi tuttu. Acıtıyordu. Ama bu fiziksel değil ruhsaldı. Kalbimde bir ağırlık vardı. Ölüm korkusuydu belki de. Ondan değil de ölümden korkuyordum. Her zaman daha çok vaktim var diye düşünürdüm, umarım yine öyle kalırdı.
İşaret parmağı kolumdaki iğne izlerinde turlarken başımı eğip baktım. Onun yaptığı iğnenin izi duruyordu, kenarları hafiften morarmış gibiydi. Şekilli dudaklarının bir an için büzüldüğünü görsem de yok saydım. "Özür dilerim." Titreyen dudakları ile uzanıp izlere bir öpücük bıraktığında dudaklarım arasından titrek bir nefes verdim.
"Hakkımda ne düşündüğünü bilmiyorum, belki de artık bana güvenmiyorsun ama--"
"Şimdi ne olacak?" dedim sözünü keserek. Sonunda konuşmama şaşırmış olacak ki anında gözlerime çıktı küreleri. Anında iki yana salladı başını, zaten dağınık olan kahve saçları daha da dağıldı. Babamı andırıyordu.
Babamı görüyordum onda. Hareketleri, konuşması... Her şeyi babamdı. Babam beni koruyamamıștı, o korur muydu?
"Aklımda bir şey var." dedi dudaklarını ıslatarak. İstemsizce bakışlarım oraya kaydığında ağır çekimdeymiș gibi gözlerimi açıp kapattım. Ne kadar dikkat dağıtıcı oluyorsa o kadar dikkatimi dağıtıyordu. Nedendir bilinmez, bir anda dün gece sadece 10 saniyeliğine üzerimde olan vücudu aklıma geldiği anda mideme sağlam bir yumruk yemiş gibi oldum. Öyle ki kaburgalarımda hissettiğim kırılmayla eş zamanlı olarak gözlerim doldu.