9- you have to stay strong.

383 59 33
                                    

Aklım taştan olsa da kalbim şeffaftı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Aklım taştan olsa da kalbim şeffaftı.

Bu dünya için iyi bir oyuncu değildim ve elbet kaybedecektim. Piyondum ben ve hareketlerim kısıtlıydı. Berbat hissedebilirdim ama dışarı yansıtmamalıydım bunu. Çünkü her zaman güçlü durmalıydım. Bunu bana babam öğretmişti.

Ayaklarımı uzatıp gerinirken vücuduma güç gelmiş gibiydi. Gece çok iyi uyumuştum ve daha zinde hissediyordum. Ayağa kalkmadan önce birkaç kez de boynumu kütlettim ve aşağı kayarak koltuktan çıktım. Aşağıda Taeyong olduğu için koltuğun kol koyma yerine oturarak çıkmıştım. Banyoya gidip işlerimi hallettikten sonra saçlarımı toplama kararı aldım ama tokam bile yoktu ki.

Sessizce salona girdim ve çekmeceleri karıştırarak kalem aramaya koyuldum. Taeyong'un uyanmasını istemiyordum, en azından ben kahvaltıyı hazırlayana kadar uyanmaması daha iyiydi. Bulduğum bir tükenmez kalemle saçımı topuz yaparken tekrar mutfağa girdim. Salonun kapısını sessizce kapatırken kahvaltıya ne hazırlayacağımı düşünüyordum.

Patates kızartması yapmaya karar vererek patates çıkardım. Yanına da yumurta hașlardım. Patatesleri soyarken kenarda duran cam bardak çarptı gözüme.

"Bunlar özel üretim."

Özel üretim olan bir bardak nasıl Ten'de de olabilirdi ki? Ki bildiğim kadarıyla bu bardak çok pahalıydı. Öyle ki evin aşçısı bu bardaklardan birini kırdı diye kıyamet kopmuştu. Ama şu an bunları düşünmek saçma geliyordu. İyi kötü başımı sokacağım bir yer vardı ve mutluydum. Yani... Galiba.

Yerini bilmediğim için dolapları altüst ederek kızartma tenceresi çıkardım. Aynı zamanda da dolaptan yumurtaları aldım. Taeyong'un yemek seçip seçmediğini bilmiyordum ama patates kızartması yiyordu, yumurtayı yemezse ben yerdim. Kediye de mamasını vermem lazımdı ama mamasını salona koymuştum, tekrar giremezdim.

"Günaydın." Duyduğum sesle elimdeki çatal yere düşerken minik bir çığlık attım. Aniden gelmesi korkutmuștu.

"Sana da," dedim çatalı yerden alırken. Anlaşılan kalktığı gibi gelmişti çünkü saçları kuş yuvası gibiydi(?) Tişörtünün yakası kaymıştı, omuzu açıkta kalıyordu.

"Yardım edebileceğim bir şey var mı?" Uykulu çıkan derin sesiyle sorduğunda hafifçe başımı salladım. "Kediye mamasını vermen yeterli." Paytak adımlarla geldiği gibi geri giderken iç çekerek tencereye yağ koydum ve altını açıp beklemeye başladım.

Dün düşüneceğim demiştim Taeyong'a ama düşünmemiștim bile. Burada kalmam onun için sorun olmayacaktı ama bir yandan da saçma geliyordu burada kalmak. Kendi düzenimi kurmam uzun sürerdi 3-4 ay boyunca burada kalamazdım. Ten'in ne zaman geleceği de belli değildi ve hiçbir yardımda bulunmadan burada kalmam saçma olurdu. Kalacaksam da bir şeyleri üstlenmem lazımdı. Ne bileyim, faturalara ortak olmak gibi mesela. Başka ne gelirdi ki elimden? Ama her şeyden önce iş bulmam lazımdı.

Love Me The Way You Love YourselfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin