Yani benim illa o kıymetli terbiyemi bozduracaksınız. OY VERİN YORUM YAPIN AMNAIOYRUM
×××
Genel olarak baktığımda uyku kavramı benim için hiçbir şey ifade etmiyordu. Ne bileyim, özel bir bağlılığım da yoktu uykuya karşı. Aramızda soğuk bir duvar vardı uyku ile. Ağrılarımdan yatamadığım zaman ona suç bulur, etmediğim hakaret kalmazdı. Ama beni güzelce sarmalayıp rahat bıraktığı zaman da teşekkür etmezdim mesela. İkimiz de mesafeliydik birbirimize karşı.
O gece, yani Taeyong'un dizinde yattığım gece, benim için belki de bir dönüm noktasıydı. Uykuya teşekkür etmem gerekliydi belki de. Önceki geceler gibi kabus görmemiş ya da yarım yamalak uyumamıştım. Salıncakta olmamıza rağmen yatağımda gibiydim. Havanın soğuk olması da etkilememişti beni. Bir elinin omuzumda olduğunu hissetmiştim. Eli bedenime göre soğuktu, üzerine örtü örtmüştü. Başımı kaldırıp dirseklerimden destek aldım ve dizinden kalktım. Bu hareketime beraber salıncak da hafifçe sallandı ve kirpikleri hafifçe hareket etti. Uyanmaması iyiydi, ama yatış pozisyonu canımı acıtmıştı. Sırtını arkaya yaslamıştı ama sağ tarafına ağırlığını vermişti. Sağ kolu başının altındaydı ve başı da koluna göre yüksekte kalıyordu. Üşümemesi için kendi örtümü de üzerine örttüm ve çıplak ayaklarımla soğuk betona basarak salona girdim. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum ama kedi uyanmamıştı. Ona kedi diye hitap etmek garipti.
Banyoda işlerimi hallettikten sonra mutfağa girdim. Ne yapacağıma karar vermek için buzdolabını açtığım sırada midemde ve başımda eş zamanlı olarak bir ağrı hissetemle sandalyeye oturdum. Son zamanlarda sürekli bir ağrı hissediyordum. Vücudum değil ama başım çok ağrıyordu. Doktora gitmeyi aklımın bir köşesine not etmeliydim ama bu seferkini açlıktan diyerek rafa kaldırdım.
Salondan sesler geliyordu, Taeyong uyanmış olmalıydı. Adım seslerinin yaklaştığını duymamla dolaplardan birini açtım ve bardak aldım. İçine su doldurup arkamı döndüğüm sırada Taeyong'un arkamda olduğunu gördüm. Suyu ona uzatırken ne diyeceğim konusunda kararsızdım. Teşekkür etmeli miydim bilmiyordum. Ama bu küçük şey yüzünden teşekkür edilir miydi? Zaten diyeceğimi dün gece demiştim ki. Üstüne üstlük benim yüzümden adam akıllı uyuyamamıştı belki de.
''Günaydın.'' dedim aklımdakileri halının altına süpürüp. Boş bardağı tezgaha bırakıp karşımdaki sandalyeye oturdu. Saçları dağılmıştı yine, tişörtü de kaymıştı. Şimdi de sağ eliye boynunu ovuşturuyordu. ''Günaydın. Boynum tutulmuş ya.''
Eğer suçlu hissetmem için yapıyorsa başarıyordu. Ne bileyim, ben uyuyunca başımın altına yastık koyar gider diye düşünmüştüm. Belki de benim yabancı olduğum kadar nazikliğindendi bu. Belki de uyanırım diye kalkmamıştı yerinden. Bilemiyordum, şu anki konu boynuna ne yapacağımdı. ''İyi uyudun mu?''
Sesini duymamla başımı incelediğim masa örtüsünden kaldırıp yüzüne baktım bir süre. Kendisi rahatsız olduğu sürece benim rahat olmamın ne anlamı vardı ki? Sadece başımı salladım ve ayağa kalkmadan önce konuştum. ''Fön makinesi var mı?'' Yüzüme anlamamış bakışlarını yollarken çenemle boynunu gösterdim.
''Krem sürüp sıcak havlu koyalım. Zaten benim yüzümden oldu ya hepsi.'' Son kelimelerimi istemsizce söylesem de geri almamın bir yolu yoktu. Mahçup olmuş bir şekilde mutfakten çıkarken ayaklandığını gördüm. Hemen karşıda kalan banyoya girdim gelmesini bekledim. Hangi eşyanın nerede olduğunu bilmiyordum ve onun bana gelip vermesi lazımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Me The Way You Love Yourself
FanfikceChoi Lea, bir gece yarısı yaşadığı evden ve insanlardan kaçar. Karşısına çıkan genç ise onu 'o insanlardan' korumaya söz verir. ❁ ⇁ lee taeyong + girl, angst © jieiee [tamamlandı] ☇ hayrankurgu #698 kapak tasarım: @cherriolet all rights reserved