Yıllar önce bir müzikle karşılaşmıștım.
Sanırım 60'ların müziği falandı, sabah akşam o müziği dinliyordum."Başını omzuma koy
Beni kollarında tut bebeğim
Sende beni sevdiğini göster
Dudaklarını benimkinin yanına koy." diyordu adam.Bu şarkıyı ilk duyduğumda bende çok farklı hisler uyandırmıștı. Şey diye düşünmüştüm, "Aşk nedir?"
Ama bunun cevabını bulamamıştım, bana açıklayacak kimse yoktu. Sürekli bu sorunun cevabını aramıştım. Gerek kitaplardan, gerek insanlardan. Ama uzun zamandır bu şarkıyı dinlemiyordum ki bu yaklaştı olarak üç seneydi. Şarkıyı unutmuştum ve sözlerinin sadece bu kadarını hatırlıyordum.
"Aşk nedir?" diye sormuştum o gece Taeyong'a. İkimiz de uzanmıştık, o yine aşağıda yatıyordu. Karnım dünkü gibi ağrımıyordu, üzerime kalın bir örtü almıştım. Taeyong ise benim aksime üzerine bir şey almamıştı. Üşümediğini söylüyordu. "Aşk," dediği anda gözlerimin dolduğunu hissettim. Nedendir bilinmez, aklıma hemen o geldi. Bunca şeyden sonra aşk denince aklıma onun adı geliyordu, gözlerimin önüne onun siması geliyordu ve ben ağlamamak için kendimi tutuyordum.
"Aslında bir şey değil, birçok şeydir. Kelimelerle tarif edemeyeceğin kadar çoktur aşk."
"Kelimelerle anlatamaz mısın hiç? " Dudakları arasından memnun bir ses çıktı. Yerinde biraz kıpırdandıktan sonra konuşmaya başladı. "Aşk hakkında ne diyebilirim bilmiyorum. Kelimelerle anlatamam çünkü bunu hissetmen lazım. Ama düşünürsem..." Başımı sağa çevirip yüzüne baktım. Balkon kapısı açıktı ve hafif bir rüzgar esiyordu. Açık kahve saçları dağılmıştı yatakta döndüğü için.
"Mesela soğukta akşama kadar beklersin onun için. Çünkü geldiği zaman onun seni ısıtacağını bilirsin. Elini yakmaktan korkmazsın çünkü eline buz koyacak olan yine o olur. Geceleri rahatça uyursun çünkü uyandığında o yanında olur, kokusunun burnunun dibinde olduğunu bilerek uyursun. İstediğin zaman kirpiklerini okşayağını bilirsin."
Hiçbir zaman beraber uyumamıştık biz. Hep ayrı yataklarda uyumuştuk. Hiçbir zaman odama almamıştım onu, sadece bir kere odama girmişti. O da bileklerim kanlıykendi. Zaten pek bir yardımı dokunmamıștı o gün. Kirpiklerimi okşadığını hatırlamıyordum.
"Anladım." dedim derin bir nefes alarak. Gözlerim kurumuştu, etrafı daha net görebiliyordum. "Sen," dedim gülümsemeye çalışarak. Ardından da yüzüne baktım. "Hiç aşık oldun mu?" Kahkaha attı, şaşırsam da ifademi bozmadım. "Yurtta kız yoktu, okulda da yoktu. Bu zamana kadar bu kadar yakınımda olan ilk kız sensin. Birine aşık olursam ilk aşkım olur o." Başımı sallayarak yine eski pozisyonuma döndüm, ellerimi tekrar birleştirdim karnımda.
Aşık olmamıştı, ama nasıl bu kadar güzel açıklayabilmiști aşkı? Zaten aşk göreceli bir kavramdı, kişiye göre değişirdi. O aşkı anlatırken ben yaşayamazdım bile."İyi geceler," dedim ona sırtımı dönmeden önce.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Me The Way You Love Yourself
FanfictionChoi Lea, bir gece yarısı yaşadığı evden ve insanlardan kaçar. Karşısına çıkan genç ise onu 'o insanlardan' korumaya söz verir. ❁ ⇁ lee taeyong + girl, angst © jieiee [tamamlandı] ☇ hayrankurgu #698 kapak tasarım: @cherriolet all rights reserved