Gecelerden hep korkuyordum. Küçükken bile karanlığı görmemek için çok erken uyurdum. Ellerime, ayaklarıma bakar ve sonra "Neden yaşıyoruz ki?" derdim. Geceleri tüm acılarım, günahlarım tenimde dolaşıyordu. Öyle ki üzerime yüz kat giyinsem de, üzerime en kalın battaniyeleri çeksem de o his uzaklașmıyordu. O histen korkuyordum. Öylesine korkuyordum ki gecelere küsmüş, gecelerden korkmaya başlamıştım. Siyahı sevmezdim bu yüzden. Ayı sevmezdim, dolunayı sevmezdim. Gökyüzüyle ilgili olan her şeyden nefret etmiştim.
Gecenin ilerleyen saatlerinde, bu da saat 2-3 gibiydi, ikimiz de pek fazla konuşmamıștık. Ara sıra aç olup olmadığımı soruyordu ve ben de onu geçiştiriyordum. Uykum vardı ama uyumak istemiyordum. İkimizin nefes alış veriş sesinin yanında arabanın sesi ve aynı yükseklikte çalan 70'ler şarkısı vardı. Ara sıra sigara yakıyordu maksimum üç tane içmişti. Az sayılırdı.
Neden Tayland'a gittiğini sormamıştım. Belki de işleri vardı. Kahve saçları dağılmıştı, belki de uykusu vardı. Yüzüne pek dikkat etmemiştim ama gözünün yanında bir yara vardı.
Ne yapacağımı bilemeyerek cama biraz daha yaklaştım ve başımı cama yasladım. Özgür hissediyordum. Öylece oturup yolu izlemek bile gereksiz bir umut vermişti bana. Belki kendime yeni bir hayat kurar mutlu olurdum. Belki.
Mutlu olacağımın bir garantisi yoktu, sadece ummakla yetiniyordum. Umarım, diyordum içimden. Umarım mutlu olurum. Mutlu olurum ve kimse beni bulamaz. Kimsenin olmadığı bir yere gider ve iyi kötü yaşayabilirim.
"Ben acıktım." Solumdaki kişinin sesiyle başımı kaldırarak ona baktım.
"İleride McDonald's var, oraya gidelim."Elbette yemek yememi sağlayacaktı, ama bunu istemememin nedeni yanımda bir kuruş bile param olmamasıydı. Kimseye borçlanmak istemiyordum. Sadece başımı salladım, onun gibi arkama yaslandım.
"Adın ne?"Yüzüme bakıp sorduğunda ben de başımı ona çevirdim, bunun üzerine kendisi tekrar yola bakarken "Lea." diye cevapladım.
"Seninki?""Taeyong."
Başımı salladım tekrar, ondan sonra da görüş açıma sarı tabela girdi. Arabanın içi soğuk değildi, ama yarı buçuk gördüğüm kadarıyla ağaçlar sallanıyordu ki rüzgar vardı. Taeyong arabayı sağdaki park yerine parketti ve arabayı durdurup müziği kapattı. Yolu izlemekten başka bir şey yapmamıştım ama gördüğüm kadarıyla sessiz sessiz şarkıyı söylemişti. Eski şarkıları seviyor olmalıydı.
"Bekle." Arabadan inmeden hemen önce konuştu, kapıyı kapattığında bagaja ilerlediğini gördüm. İç çektim yavaşça. Hemen ondan uzaklașmam lazımdı yoksa ona borçlanacaktım. Kapım açıldığında korkudan sıçramıştım çünkü gelenin Taeyong olacağı aklımdan geçmemişti bir an. Onun geldiğini zannetmiştim.
"Benim."Korktuğumu anlamış olacak ki şefkatli sesiyle sorduğunda derin bir nefes aldım. Bunu atlatmam lazımdı. Yanıma yaklaşıp elindeki şeyi bana verdi ve geri çekildi. Karanfil kokuyordu. Onun peşinden giderken arabayı kilitledi, ben de verdiği hırkayı üzerime geçirdim. Hava gerçekten soğuktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Me The Way You Love Yourself
FanfictionChoi Lea, bir gece yarısı yaşadığı evden ve insanlardan kaçar. Karşısına çıkan genç ise onu 'o insanlardan' korumaya söz verir. ❁ ⇁ lee taeyong + girl, angst © jieiee [tamamlandı] ☇ hayrankurgu #698 kapak tasarım: @cherriolet all rights reserved