10k olmuşuz! Oy verip yorum yapan, kitabı tekrar tekrar okuyup ilgi gösteren herkese teşekkür ederim 🖤🥰
İyi okumalar😘Lidya ve Tony Galata'da gözden uzakta sakin bir yerde akşam yemeği yiyorlardı. Bir hafta oldukça çabuk geçmişti. Bu bir haftada İstanbul'da ne yapılabilirse hepsini yapmışlardı. Tarihi ve önemli yerleri gezmiş, kapalı çarşıdan alışveriş yapmış, birçok yöresel Türk yemeğini yemişlerdi. Tony yediği her yemeğe bayılıyordu. Kapalı çarşıdaki birçok şeyi de sevmişti. İstanbul'un kalabalığından, trafiğinden bile söz etmiyordu son iki gündür.
Amerika'ya götürmek üzere birçok şey almıştı. Eski Türk eşyalarından, Türk kahvesinden, birçok baklava çeşitinden almıştı. Gerçi yiyecek olarak aldığı her şeyi Clint başına ekşimesin diye almıştı. Ama aldığı şeylerin tadına hayran kalmıştı. Şu bir haftada en büyük hobisi Türk kahvesi içip fal uydurmak olmuştu.
"Lidya bak ben fal bakmayı öğrendim artık. Getir bakayım falına."
"Fal bakmak öğrenilecek bir şey değil Tony." Tony umursamadan Lidya'nın kapattığı fincanı aldı.
"Ben ve dahi beynimin öğrenemeyeceği şey yok." Lidya iç çekti.
"Bak bakalım. Ne görüyorsun?""Lidya, burada bir yakışıklı var. Dalyan gibi bak." Lidya kısık sesli bir kahkaha attı. Tony iki gün önce yanlarına gelen falcı kadının abartıyla söylediği şeyleri tekrarlıyordu. Türkçe olarak.
"Ee?"
"Bak şurada beyni andıran kıvrımlı bir şey. Yani bu, yakışıklı dalyan boylu adamın dahi olduğuna işaret ediyor." Lidya ona gülmeye devam etti.
"Böyle göğsünde parlayan mavi bir şey var."Lidya buna kahkaha attı.
"Direk adını yazsaydın Tony." Tony ise gülmesini bastırarak ciddi kalmaya çalışıyordu.
"Evet.. söyletti. Ney söyletti?" Tony yine falcı kadından duyduğu bir şeyi soruyordu.
"Allah söyletti."
"Hah evet. Allah söyletti."
"Bir hafta daha kalsan çok iyi Türkçe konuşacaksın. Çabuk öğrendin."
"Dahiyim. Falındaki adam gibi."Lidya ona gülmekle yetindi. Şu bir haftada gerçekten çok eğlenmişlerdi. Tony'nin de eğlendiğine emindi. Bazen onlara Oğuz ve Sinan da katılmış durum daha da komik bir hal almıştı. Bu fantastik dörtlü Tony'yi meyhaneye götürmüşlerdi. Rakı içmeye alışan Tony yabancılık çekmese de her seferinde şaşıracağı bir şey oluyordu. Bugüne dek gittiği ülkelerde en çok eğlendiği yerlerden biri burası olabilirdi.
Tony, Lidya'nın Galata Kulesine bakarak daldığını fark etti. Ne zaman nereye gideceklerini bilemeseler soluğu burada almışlardı. Lidya'nın burayı sevdiği oldukça belli oluyordu. Lidya'nın bakışları da bunu açıkça belli ediyordu.
"Bana böyle bakmadın Lidya." Lidya irkilerek Tony'ye döndü. Onun tepkisine gülüp savunmaya geçti."Burayı çok seviyorum."
"Onu anladım." Tony de bakışlarını Galata'ya çevirip kararan havada aydınlatılmış güzel yapıyı inceledi.
"Bir özelliği var mı buranın?"
"Birçok şey için kullanılmış tarihte. Kütüphane, gözlemevi, hapishane.. bu yüzden çok fazla rivayeti var. Ama en ünlüsü bir tane." Tony merakla ona baktı.
"Neymiş?"
"Galata'ya kiminle çıkarsan onunla evlenirsin gibi bir şeydi sanırım."Tony onu gülerek onayladı. Biraz daha birlikte oturup ayaklandılar. Sabaha karşı uçağa binmeleri gerekiyordu. Lidya arabasına adımlarken Tony onu durdurdu.
"Ne oldu?"
"Buraya kadar gelip Galata'ya çıkmazsam çok ayıp olur." Tony, onu Galata'ya sürüklemeye başlayınca Lidya güldü.
"Öyle mi?"
"Öyle.""Bunun az önce söylediğim rivayetle bir ilgisi var mı?" Tony tek kaşını kaldırıp ona baktı.
"Aa? Hangi rivayet?" Lidya onun sahte oyunculuğuna gülüp kafasını sağa sola salladı. Tony'nin gerçekten onunla evlenmek istediğini düşünmek tuhaftı.Birlikte kulenin terasına çıktılar. Huzurlu bir sessizlikle. Tuttukları ellerini hiç bırakmadan. İstanbul'da olmak bariz bir şekilde Tony'ye de iyi gelmişti. Lidya'nın gençliğini geçirdiği yerde olmak, onun dolaştığı sokaklarda onunla dolaşmak, onunla ilgili yeni şeyler öğrenmek onu rahatlatmıştı. Her ne kadar kendi şehrini özlese de döner dönmez bir iş adamı, bir süper kahraman olup dünya kadar sorumluluğu almak ona zor gelecekti. Burada sorumsuz bir yabancı olarak takılmayı sevmişti.
Lidya da kendini oldukça rahatlamış hissediyordu. Ajanlık kaygıları yoktu. Göreve gideceğim, dönebilecek miyim, takip mi ediliyorum, plan mı yapılması gerekiyor, şu adam beni mi gözetliyor soruları yoktu. Son çıktığı görevde helikoptere atlarken ölüyordu, ölümle burun buruna olmak onu yoruyordu. Şimdi omuzlarından büyük bir yük kalkmış gibiydi. Mamba'nın olduğu kadar Lidya'nın da bir hayatı vardı.
Onlar birlikte ışıklı İstanbul'u izlerken Lidya, Tony'ye sarılmış başını onun göğsüne koymuştu. Tony de kollarını onun beline sarıp çenesini başının üzerine yaslamıştı. Hiçbir şey söylemeden, sessizce bu şekilde kaldılar. Söze de gerek yoktu zaten.
Lidya kafasını kaldırıp ona baktığında Tony onun dudaklarına uzandı. Kısa ama anlamlı bir öpüşmeden sonra sessizce çıkışa yöneldiler.
Lidya ve Tony sabahın erken saatlerinde Tony'nin jetine bindiler. Yolculuk oldukça uzun olacağı için ikisi de eşofman giymişti. Onlar yerleştikten on dakika sonra içeri bir hostes girdi. Kalçasının bir karış altındaki eteği, topuklu ayakkabıları, sabahın bu saatine rağmen yaptığı kat kat makyajla Lidya kusmak istedi.
Hostesin gelip Tony'ye 32 diş sırıtması, içecek bir şeyler uzatırken ona temas etmeye çalışması oldukça rezilceydi.
"İlla Kara Mamba olduğumu öğreteceğim değil mi?" Lidya kendi kendine homurdandı. Kızın rahat durmayacağını fark etti."Tony?"
"Hayatım?"
"Sana yaslanıp uyumayı düşünüyorum ama omzum ağrıyor. Şu tarafa geçsen olur mu?" Tony anında yerinden kalkıp pencere yanına geçerken kaşlarını çattı.
"Dikişleri yeni aldırdık, ağrı kesici almadın mı?"
"Yeni aldım." Lidya bulduğu harika bahaneyle kendini tebrik ederken Tony onu kendine çekip göğsüne sırtını yaslamasını sağladı."Olur." Lidya kafasını hafifçe ona çevirip ona baktı.
"Ne, olur?" Tony onun yanağına bir öpücük bırakıp kulağına fısıldadı.
"Sen kıskandığını söylemesen de olur. Ben anlarım." Lidya göz devirdi.
"Bir şeyi de anlama dahi herif." Tony bir kahkaha attığında içeri giren hostesin yüzü düştü. Tony, Lidya'nın içi rahat etsin diye onu hostesin önünde tekrar öptü.Hostes rutin duyurularını yapıp kemer bağlamayı gösterirken özellikle Lidya'ya bakıyordu. Lidya homurdandı.
"Benim helikopter kullanmışlığım var, bu sürtük bana kemer bağlamayı gösteriyor." Tony gülmesini bastırdı. Lidya'nın her zaman onu kıskandığını böyle belli etmeyeceğini bildiği için bunun keyfini çıkarmaya karar verdi."Alt tarafı bir hostes, bebeğim abartıyorsun."
"Abartıyor muyum?"
"Evet."
"O zaman seni biraz zorlayayım Stark."
"Dinliyorum sevgilim."
"Bana neden özel jetinde bir striptiz direği olduğunu anlatmak ister misin? Bilmediğim bir dans etme aşkın mı var?"Tony içinden bir küfür savurdu. Ne dese batıracağı bir durumdaydı.
"Sen dans etmek istersin diye."
"Kara Mamba'yla konuştuğunu hatırlatmamı ister misin?" Tony derin bir nefes aldı. Kendi kaşınmıştı.
"Tamam, hostesler dans ediyordu." Lidya bunu zaten bildiği için aşırı bir tepki vermedi.
"Bununla yattın mı peki?"
"Hayır.""İşte şaşırdığım bir şey." Lidya alayla konuştuğunda Tony iç çekti. Kışkırtmaya çalıştığı kadının Kara Mamba olduğu gerçeğini aklından çıkarmamaya karar verdi.
"Alt tarafı bir hostes, hayatım boşver onu."
O esnada pilotun yaptığı bilgilendirme duyuldu. Hemen ardından da Lidya'nın sesi.
"Şu pilotların karizmatik sesi."
"Söz veriyorum bir daha bu konuda ağzımı açmayacağım. Ama lütfen sende pilotları övme." Lidya'nın zafer sırıtışı ve kapanış.Lidya işten ayrılıp Amerika'ya gittiğine göre rahatlamışsınızdır diye düşünüyorum? 🧐
Yine de siz çok rahatlamayın🙄👉🏻👈🏻 snskkskskskdkdls
Oy verip yorum yapmayı unutmayın😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Mamba
Fanfiction"Fury, kim bu Kara Mamba?" "Bu kadının kim olduğunu bir Türk teşkilatı içindeki sayılı üst düzey yönetici bir de düşmanları biliyor. Tabi, düşmanları onun Kara Mamba olduğunu öğrendikten sonra ölüyorlar, o ayrı konu." "Şehir efsanesi gibi bir şey ya...