Bak-lı-va? Bak-lu-va?

5.7K 479 322
                                    

Bölüm başlığı bir Clint Barton faciasıdır najsjsks😅
İyi okumalar😘

Lidya, küçük valizini kapının yanında bırakıp odasına adımladı. Oldukça uzun bir uçak yolculuğunun ardından evine dönmüştü. Jet lag olmamak için yol boyunca hiç uyumamıştı. Bu yüzden yapmak istediği tek şey uyumaktı. Hızlıca bir duş alıp yattı. Ama eskisi kadar huzurlu değildi. Önceden kendini evinde hissettiği gibi hissetmiyordu. Eksik hissediyordu. Uyumak istediği yer Tony Stark'ın omzuydu. Bu soğuk yatak değil.

Ertesi sabah Lidya erken kalktı. Bugün istihbarat binasına gidip istifasını verecekti. Artık bununla ilgili kafasında hiçbir soru işareti yoktu. İstifasını verecek, 15 günlük ihbar süresinden sonra İstanbul'dan Amerika'ya taşınacaktı.

Kendine yeni bir ev bulana kadar ailesinin Amerika'daki evinde kalabilirdi. Ailesi öldükten sonra abisiyle o eve dokunmama kararı almışlardı. Meriç de hala o evde kalıyordu. Ara ara o eve gider birlikte yemek yerlerdi. Bilhassa ailelerinin ölüm yıldönümünde.

Lidya trafikte geçirdiği uzun sürenin ardından istihbarat binasına ulaşmıştı. Hiç vakit kaybetmeden İstihbarat Teşkilatı İstanbul daire başkanının odasına adımladı. Geleceğini önceden bildirmişti.

"Hoşgeldin Lidya."
"Hoş buldum başkanım." Lidya, başkanın işaret ettiği koltuğa oturdu.
"Küçük aksaklıklara rağmen Amerika görevi başarılı geçmiş, tebrik ederim." Evet, küçük aksaklık Lidya'nın tutuklanmasıydı.
"Teşekkür ederim başkanım."

"Anladığım kadarıyla yolunda gitmeyen bir şeyler var?" Lidya, lafı uzatmak istemediği için elindeki dilekçeyi başkana uzattı.
"İstifa etmek istiyorum başkanım." Başkan kağıdı incelerken konuştu.
"En iyi ajanım ve askerimi istifaya sürükleyen nedir?"
"Artık bir hayatım olsun istiyorum başkanım."

Bu cümlede geçen 'hayat' kelimesinin altındaki binlerce şeyi; ajanlar, askerler, istihbaratçılar ve kendi hayatını hiçe sayıp devleti ya da başkaları için çalışanlar adı gibi bilirdi. Çünkü mahrum oldukları şeydi; hayat. Başkan üstelemedi. Gülümsemekle yetindi. Herkes, kendi canının pazarlığını yapmadığı bir hayat yaşamayı hak ederdi.

"Anladım Lidya. Dilekçeni yürürlüğe koyacağım. 15 günlük ihbar süren bugünden itibaren başlamıştır." Lidya ayağa kalkıp başkana elini uzattı. Tokalaşırken konuştu.
"Teşekkür ederim başkanım."

Lidya istihbarat dairesinden çıktıktan sonra tüm gününü İstanbul'u dolaşarak harcadı. Görmeyi çok sevdiği ya da özlediği yerleri gezdi. Akşam yemeğini aşık olduğu Galata'da yedi. İstanbul'da en çok Galata'yı özleyecekti. Eve döndükten sonra koltuğuna yayılıp yarım bıraktığı kitabını okumaya başladı.

Lidya, çalan kapıya ilerledi. Kimin olduğuna bakmadan açtı. Karşısında Sinan üsteğmeni görünce şaşırsa da gülümsedi.
"Komutanım?"
"Lidya, haber vermeden geldim ama müsait misin?"
"Müsaitim tabi geçin." Sinan üsteğmen, Lidya'nın hayatında Oğuz kadar önemliydi. Bugüne kadar Kara Mamba'nın üsleri içinde sorgusuz sualsiz itaat ettiği tek kişiydi.

"Bu güzel ziyaretinizi neye borçluyum?"
"Onu sen anlatacaksın." Lidya'nın soran bakışları üzerine Sinan tekrar konuştu.
"İstifa etmişsin. Ve bazı kuşlardan öğrendiğim kadarıyla aşık olmuşsun." Lidya kaşlarını çattı.
"O kuşunuzun adı Oğuz ise onu öldüreceğim."
"Oğuz demişken az sonra o da gelecek. Ama sen şimdi boşver şimdi Oğuz'u."

Lidya bir iç çekti. Sinan, onun dert ortağı olurdu zaman zaman. Bu yüzden anlatmakta bir sakınca görmedi.
"Evet aşık oldum. Aşık olduğum adamla bir geleceğim olur mu bilmiyorum ama Lidya'nın bir hayatı olsun istiyorum komutanım."
"Ben şu an senin komutanın değilim Lidya. Sinan'ım. Ama sen ne karar verirsen ver, yanında olacağımı biliyorsun."

Black Mamba Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin