Can we talk?

3.6K 406 395
                                    

İyi okumalar😘

Lidya'nın yerinde kıpırdanmasıyla Tony gözlerini yavaşça araladı. Lidya ise onun kolları arasında uyumaya devam ediyordu. Tony ona daha sıkı sarılıp başını Lidya'nın boynuna koydu ve tekrar gözlerini kapattı. Tekrar uyuyamayacağını biliyordu ama bu anın tadını çıkarmak istedi. Lidya ise boynuna değen nefesle çoktan uyanmıştı. Bir elini Tony'nin yanağına atıp hafifçe okşadı.

"Tony." Tony onu uyandırdığı için kendine kızmak istedi ama şu an o kadar huzurluydu ki buna ayıracak negatifliği yoktu.
"Lidya.. her sabaha seninle uyanmam gereken bir konu var." Lidya'nın gülüşü kulaklarına dolunca Tony de güldü.
"Kulağa harika geliyor." Her sabaha böyle uyanmak, Tony Stark'ı dünyanın en sevgi dolu adamı yapabilirdi. Lidya hafifçe Tony'ye dönüp ona biraz daha sarıldı.

"Duş almamız gerek."
"Bence tüm gün böyle kalabiliriz." Lidya gülümsedi. O da bugün fazlasıyla iyi günündeydi.
"Ama ben acıkırım."
"Ben de seni doyurabilirim." Lidya Tony'nin çıplak omzuna hafifçe vurduğunda Tony güldü ve onu kucaklayıp ayağa kalktı. Lidya'nın odasındaki banyoya ilerlerken hala yorgun olan Lidya'nın kendisine koala gibi sarılmasından oldukça hoşnuttu.

Duştan sonra Tony giyinmek için kendi odasına geçtiğinde Lidya da üzerini giyindi. Saçlarını tarayıp kendine bir çeki düzen verdi. Boynundaki hafif kızarıklıkları bb kremle kapattı. Ekibin bir şeyler anlamasını istemiyordu. Anlamaları umrunda değildi. Ama hiçkimsenin diline düşmek istemiyordu. İşini bitirdiğinde kahvaltı için mutfağa indi.

Tony'nin kendisinden önce indiğini ve ikisi için de kahvaltı hazırladığını görüp sırıttı. Lidya kendine çay hazırlarken Tony için de kahve yapıyordu.
"Ağrın var mı?" Lidya güldü.
"Yok. Gayet iyiyim."
"Ne ağrısı?" Lidya, Clint'in sesiyle yerinde sıçradı. Onun az önce salonda bile olmadığına yemin edebilirdi.
"Clint! Sen her yerden çıkmak zorunda mısın?" Clint omuz silkti ve sorusuna cevap alamadığı için şüpheyle onlara baktı. Herhangi bir kanıt bulamamış olacak, sırtını dönüp tekrar salona gitti.

Lidya kahvaltıdan sonra antrenman kıyafetlerini giymek için odasına çıktı. Her gün Steve ve Bucky'le ağır bir asker antrenmanı yapıyordu. Yine de bu antrenman, aldığı eğitimlerin yanında hafif kalıyordu.

Tony ise ondan biraz sonra odasına girdi. Bugünü Lidya'yla geçirmek istiyordu. Onun giyinme odasında olduğunu bildiği için oraya adımladı. Ancak odadaki masanın üzerinde duran hap kutusu dikkatini çekti. Masaya yaklaşıp kuyuyu eline aldı.

Lidya odasından duyduğu adım sesleriyle durakladı. Giyinmeyi hızlıca bitirip giyinme odasından kendi odasına geçti.
"Tony?" Tony bakışlarını haptan Lidya'ya çevirdi. Lidya içinden bir küfür savurdu. Onun ne düşündüğünü tahmin edebiliyordu. Ama yine de düşündüğünün olmamasını diledi. Tony hap kutusunu elinde sallayıp Lidya'ya baktı.

"Benden bir çocuk istemediğini söyleseydin korunurdum Lidya." Lidya Tony'nin sinirli sesi üzerine gözlerini sıkıca yumdu. Dışarıdan bakıldığında durumun böyle göründüğünü biliyordu.
"Tony mesele bu değil-"
"Mesele tamamıyla bu bence." Tony elindeki hap kutusunu fırlatır gibi masaya bıraktıktan sonra odadan çıkmaya yeltendi.
"Tony!"

Lidya onun arkasından ilerleyecekken telefonu araya girdi. Telefon kendi dikkatini dağıtırken Tony çoktan odadan çıkmıştı. Sinirle telefonu aldı ve aramayı yanıtladı.
"Efendim Oğuz."
"Lidya Amerika'dayım. Bir görev var. Yardımın gerek." Lidya yüzünü ovuşturdu.  Şu an Tony'yle konuşması gereken zamandı. Ancak Oğuz ona fırsat tanımadı.
"Çok vaktim yok Lidya. Hemen burada olman lazım." Lidya yenilmişlikle derin bir nefes aldı.
"Konum at." 

Black Mamba Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin