Taeyong başını cama yaslamış turuncu sokak ışıklarını izliyordu. Radyoda
txt-fairy of shampoo çalıyordu, şarkı zevkleri benzerdi. Jaehyun'un yanında olmak onu huzurlu hissettirmişti. İlk defa birinin yanında böyle hissediyordu belki huzur değildi bu daha farklı bir şeydi."Biraz uzak ama seni gerçekten güzel bir yere götürüyorum merak etme."
Taeyong konuşmayı unutmuştu resmen. Ağzından bir iki kelime zor çıkıyordu. Sadece gülümseyebilmişti.
"Bu arada sanırım senden büyüğüm, kaç yaşındasın?"
"On yedi, az kaldı ama doğum günüme."
Taeyong onun gözünde çocuk gibi gözükmek istemiyordu.
"Sen?"
"On sekiz oldum geçen ay, pek bir şey yokmuş aramızda."
"Evet, sevindim."
Taeyong ne diyeceğini hep bilemeyip saçmalıyordu. Jaehyun'da Taeyong'un hafif gergin olduğunu hissetmişti, çalan şarkıyı söylemeye başlamıştı. Taeyong'un ona doğru döndüğünü fark ettiğinde kafasını siyah saçlı küçüğe çevirdi. Araba kullandığı için ona sadece kısa bi bakış atabilmişti.
"Sessin çok, çok güzel." dedi Taeyong parıldayan gözleriyle.
"Merak etme artık bu sesi hep duyabilirsin."Jaehyun nasıl oynaması gerektiğini biliyordu.
Taeyong'un duymaya alışık olmadığı kelimelerdi bunlar. Karnı kasılmıştı hissettiği şey aşk mıydı? Olamazdı. Kesinlikle olamazdı.
Yarım saatlik yolun sonunda ulaşabilmişlerdi kafeye. Jaehyun Taeyong'un sandalyesini çekip oturmasını sağlamıştı, kendisi de karşısına oturmuştu. Yanlarına gelen garson siparişlerini alırken Taeyong onu incelliyordu nazik, sevecen, saygılı ve daha keşfedemediği bir sürü güzel yanı varmış gibi hissediyordu.
Kahvelerini içerken Jaehyun konuşmaya başladı.
"O gün metrodaki çocuk sendin değil mi?"
Taeyong fark edilmediğini düşünmüştü.
"Sanırım evet?"
"Elinde bir defter vardı bir şeyler çiziyordun arada da bana bakıyordun. Sonrasında hep aklımda kaldın keşke adını sorsaydım diye düşünürken gecenin bir yarısı az kalsın sana çarpıyordum. Felakete dönüşebilecek bir olay belki hayatımızın dönüm noktasıdır, Taeyong."
Gözleri dolmuştu Taeyong'un bu ani tepkiler de neyin nesiydi?
"Hey iyi misin?"
"E-evet, sadece biraz.. korkuyorum açıkçası. Çok korkuyorum Jaehyun, birinin bana sevgisini vermesinden, bana iyi davranmasından. Kırılabilecek bir kalbim kalmadı, benim hiç ailem olmadı. Kendi kendimi büyüttüm hayatımın her noktasında yalnızdım ve karşımda oturan senin bana bu kadar iyi davranması belki beni yanlış yönlendiriyordur. En ufak ilgiden korkmaya başladım kendimi yalnızlaştırmaya başladım."
Jaehyun sessizce karşısında titreyen bedeni dinliyordu.
"Ailemin istenmeyen çocuğuyum yüzüme bile bakmıyorlar evde bir şey yiyemiyorum sadece kendi paramla aldığım şeyleri yiyebiliyorum. Maddi manevi hiçbir katkıları yok bana ve yoruldum gerçekten artık nefes alamıyorum."
Konuşmaya başladı Jaehyun karşısındaki küçüğünü yalnız hissettirmemeliydi.
"Seni biraz anlayabiliyorumdur belki. benim de hiç güzel bir ailem olmadı, beş yaşındayken yabancı bir aileye evlatlık verildim. On yıl kadar Amerika'da kaldım görmediğim ırkçılık kalmadı bir süre sonra ailem; yani..anladın işte, onlar fark edince Kore'ye döndük zaten üniversite sınavıma az kalmıştı. Onlar bana gerçekten çok sevgi gösteriyorlar ama gerçek ailem içimde hep bir yara olarak kaldı."
Daha hayatlarının çok başlarındaydılar ya şu an pes edeceklerdi ya da artık beraber hayatlarını güzelleştireceklerdi.
Tayeong kafasını kaldırdığında parıldayan gözleriyle ona bakan Jaehyun'u gördü. İçini tarifsiz bir huzur ve mutluluk kaplıyordu, evet sadece ona bakmak bile yetiyordu.
İlk görüşte aşk olayını -komple aşkı- saçma bulmuştu ta ki Jaehyun'u görene kadar..
aşık olwak🦍
ehhehehe başlasın flört zamanları en sevdiğim şey aşık jaeyong yazmak olabilir
umarım bölümü okurken eğlenmişsinizdir
sizi seviyorum
<3(son taslak bölümüm bu, artık her gün bölüm gelemez büyük ithimal
çünkü ödevlerim bitmiyo)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flawless| • Jaeyong
Fanfiction"Dudakların Taeyong.. onlar benim için yaratılmış." İstenmeyen çocuk olarak büyümüştü Taeyong. Hayatta kalması için genç yaşına rağmen çalışmak zorundaydı. Eve gitmek için bindiği metroda büyülenerek çizdiği adam aynı günün akşamı ona çarpmak üzerey...