"Geldin mi kuzucuğum?" Mutfak kapısında, lekenmiş önlüğü ve buna rağmen bozulmamış saç ve makyajıyla beliren Şebnem abla yanımdaki davetsiz misafiri görünce bir an şaşırsa da sonrasında 'hayırdır?' der gibi tek kaşını kaldırdı ve yanımıza doğru adımlamaya başladı. "Yardım gerektiğini söyleseydin Ateş'i yollardım, Ekim Bey'e zahmet olmasaydı.""Lütfen bana resmî bir şekilde hitap etmeyin karşılaştığımızda. Ayrıca zahmet falan vermedi. Mete'ye gelmiştim de, yolda Renk'i elinde paketlerle görünce yardım edeyim dedim." Ben araya giremeden Ekim'in başını belli belirsiz eğip ensesini kaşırken ona açıklama yapmasıyla şaşırsam da bozuntuya vermedim.
"Peki, sen nasıl istersen Ekim." Şebnem abla ise kontrollü bir şekilde, ona dışarıdan bakıldığında alt anlamı anlaşılmayan ama bizim gibi yıllardır kendisiyle bir arada olanların anlayacağı nadir bakışlarından birini atarken bana içeri geçmemi işaret etti. "Sen onları mutfağa bırakıver canım."
Aldığım talimatla uygun adım mutfağa yönelirken Ekim'e kaçamak bir bakış attım ve işe dalmış olduğu için hâlâ bizi fark etmemiş olan Ateş'i es geçerek içeri daldım. Acaba Şebnem abla neden sorgulamıştı Ekim'in bana yardım etmiş olmasını? Gerçekten anlamamıştım.
§§§
"Ne demek akşam Mete'ye yemeğe gidiyoruz?" Kaşlarım doksan dereceye yaklaşmış bir halde çatılmışken karşımda, bana zıt bir halde gayet rahat bir şekilde duran arkadaşlarıma bakıyordum.
"Kızlar siz şaka mısınız?" Seslice nefesimi verirken gözlerimi kırpıştırdım. "Ve bunu niye sabahtan değil de randevuya yarım saat kala haber veriyorsunuz?"Okuldan geleli on beş dakika bile olmamıştı ve benim canım arkadaşlarım sınav haftamızın stresi yetmezmiş gibi yeni bir kriz sebebiyle karışma gelivermişti.
"Çünkü ben Mete'yle konuştuğum sırada sen sınavdaydın hayatım. Sabah kahvaltıya çağırdığım için incelik yapmak istemiş adam. Zaten Gökçe de eve geldiğinde öğrendi." Sude'nin cevabı üzerine tam yanında durmakta olan Gökçe sıkıntıyla nefesini verirken araya girdi. "Bana kalsa kabul etmezdim sen strese girme sınav zamanı diye ama bu buldumcuk çöpçatan anında atlayıvermiş adamın teklifine."
Dün, kafeden dönünce gece yarısına kadar sınava çalıştığım ve bugün de okuldan pestilim çıkmış bir vaziyette döndüğüm yetmezmiş gibi bir de bu çıkmıştı şimdi!
"Sen bana laf mı ediyorsun bakayım?" Avına yaklaşan kaplan misali Gökçe'ye dönen Sude kaşlarını kaldırmış, ellerini belinin iki yanına yerleştirmişti. "Acar'a mı özenesin geldi hayatım?"
Bu tepki üzerine kendini tutamayıp küçük bir kahkaha atan Gökçe ise uzanıp onun yanağını sıktı. "Evet canım; neredeyse bir haftadır görmüyordun, özlemişsindir dedim.""Yürü git Gökçe! Kaybol gözümün önünden! Git, Mandalina'ya yem ver sen!" Peş peşe sıraladığı cümlelerin ardından hışımla yatağıma adımlayın orta yerine oturduktan sonra devam etti. "Ben de burada kalıp çöpçatan olarak kızımızı hazırlayayım."
Bense bunlar olurken az öncekilerin aksine sırıtarak söylediği şey üzerine far görmüş masum tavşan misali açılıveren gözlerimle ona baktım. "Hayır! Üstüne sim fırlatılmış hediye paketi gibi olmaya niyetim yok!"
En son Sude'nin danışmanlığı altında giyinmek gibi bir işe kalkıştığımda kendimi Şeker Kız Candy üstüme kusmuş gibi bir halde bulmuştum. Sade giyinmeyi seven biri olarak bir daha aynı gaflete düşmek gibi bir niyetim yoktu!
"Bırak da kız kendisi hazırlansın. Sen de gidip bir tatlı falan al hiç olmazsa, kendimiz hazırlayacak vaktimiz yok sonuçta." Hâlâ kapı eşiğinde olan Gökçe'nin söylediği şeyle ona katıldığımı belirtircesine başımı salladım. "Elimiz boş gitmek ayıp olur. Madem kabul ettin adamın davetini, git de kafeden bir şeyler al bari."
İkimizin koalisyon ısrarı üzerine dayanamayıp pes eden Sude söylene söylene kalkıp İncir'e doğru yola çıkınca bize de el mecbur giyinip hazırlanmak kaldı.
Dolabın başında geçirdiğim dakikalar boyunca ise aklımda sadece tek bir soru vardı; acaba Ekim de orada olacak mıydı?
En son dün kafenin mutfağına girmeden önce görmüştüm onu. Çıkıp eve dönmek için toparlandığımda ise ortada yoktu. Mete'ye gideceğini söylemişti ama onda kalıp kalmadığını bilmiyordum.
Sabah da sınava yetişme telaşıyla apar topar çıktığım için kapıdaki ayakkabıları kontrol etmeyi akıl edememiştim. Jeton sonradan düşünce de iş işten geçmişti tabi. Dolayısıyla bizi karşı dairede kimlerin beklediğiyle ilgili hiçbir fikrim yoktu.
Yaklaşık yirmi dakika kadar sonra hazır ve nazır bir vaziyette salonda Sude'nin makyajını bitirmesini beklerken ise balkona çıkıp yan daireyi dikizlememek için kendimi kelimenin tam anlamıyla zor tutuyordum.
Kendisini tatlı almaya yolladık diye geç kalmayı hak olarak gören sayın Sude Akel bizi bekletedururken kafamda tam tur gezen düşünceler rahat durmuyordu.
"Hadi gidelim!" Dakikalar sonra koridorun ucunda belirdiğinde ise adeta yürüyen bir pamuk şekere benziyordu. Bir tek boynuzlu atı eksikti yanında, o da olsa camdan uçup gidecekti büyük olasılıkla!
Uzun, yerlere uzanan toz pembe elbisesi ve dalgalı saçlarıyla karşı komşuya değil de boğazda yemeğe gidiyor gibi bir havası vardı zira.
"Abartmamış mısın biraz pembe şeker?" Gökçe, kuşunun kafesinin başında dikilirken bir yandan da onu süzüyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse, biz onun yanında epey sade kaldığımız için başka bir yerde normal karşılanacak kombini gerçekten de birazcık fazla kaçıyordu.
"Aman!" Tesisatçıda domates görmüş gibi abes bir ifadeyle bize bakan Sude ise gözlerini kıstı. "Siz fazla sadesiniz bebeğim!" Saçını savurup bize doğru adımlarken ise devam etti. "Ben gayet dozunda giyindim."
Sonrasında ise kolundaki saate baktı. "Az daha oyalanırsak geç kalacağız zaten! Hadi, doğru karşı daireye!" Ve bizim cevap vermemize fırsat bile bırakmadan kapıyı açıp çıkmamızı işaret etti.
İtiraz etme gibi bir şansım veya kaçma gibi bir ihtimalim kalmadığı için el mecbur çıkıp onun kapıyı kapatmasını beklerken ise hâlâ içten içe beynimi kemiren sesi def etmek için başımı iki yana salladım.
Delirmemeliydim, deliremezdim.
🌸🌸🌸
Yeni bölüm geldi!! 😊😁
Lütfen oy vermeyi unutmayın.. 😇☺️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TARİHİ GEÇMİŞ AŞK (KİTAP OLDU)
Short StoryHer genç kızın aşık olduğu, posterlerini duvarına astığı, dergilerden fotoğraflarını kesip sakladığı, hayallerinin baş kahramanı yaptığı bir ünlü vardır değil mi? Kimisi bir şarkıcıya aşık olur, kimi de bir oyuncuya tutulur... Renk'in ilk aşkı is...