"Renk, kuzum ne olur dikkat et kendine." Kahve çekirdeğini anımsatan gözleri dolu dolu bir halde bana bakan arkadaşıma sıkıca sarılırken titrek bir nefes aldım. "Siz de dikkat edin kendinize." Ben de ağlamamak için direniyordum zaten, her an kendimi bırakabilirdim.An itibariyle Ankara'ya gideceğim hızlı trenin önündeydim ve kızlarla vedalaşma faslına geçmiştik. Finaller biter bitmez ilk trene bilet almıştım. Neyse ki son birkaç gündür Ekim'i hiç görmemiştim de başka bir duygu boşalması yaşamamıştım.
Dedeme haber verdiğimde sevinip sevinmediğini anlayamamıştım gerçi. Sadece saat kaçta orada olacağımı sormuştu. Beni karşılamaya gelip gelmeyeceğini bile bilmiyordum mesela.
"Sen bakma kız bu sulu gözlüye; iyice dinlen, öyle gel." Gökçe'nin sesi araya girerken başımı Sude'nin omzundan kaldırdım. "Ankara'nın havasında çarptırma kendini ama." Kararımı söylediğim ilk anda ikisi de garipsemiş, hatta Sude engellemeyi bile denemişti ama sonunda onlar da bana hak vermişti. Bir süre hava değişikliği iyi gelecekti.
"Yalçın amcaya da selam söyle bizden. Çabucak yollasın seni geri." Oyuncağını kaybetmiş küçük çocuk gibi dudağını büken Sude minik adımlarla Gökçe'nin yanına geçti. "Biz üçlüyken daha güzeliz."
Onların bu haline karşın buruk bir şekilde gülümsedim. Dönmek için net bir tarih vermemiştim, okul tatildi sonuçta. Ama şu da bir gerçekti ki ikisini de çok özleyecektim.
"Kafeyi de hiç merak etme. Sen yokken ben yardım edeceğim Şebnem ablaya." Sude'nin söylediği şeye karşın anladığımı belirtircesine başımı salladım. İşi gücü bırakmış, beni toplamaya uğraşıyorlardı.
"Ben inanıyorum, biraz uzak kalmak iyi gelecek sana. Çok daha dinç bir şekilde geri geleceksin yanımıza." Gökçe ise ilk defa olumlu bir cümle kurmuştu. O gece Ekim'in bizi ekmesine o da sinirlenmiş, eve döndüğümüzde epey bir küfür etmişti ama benim halim onun için daha önemliydi.
Gelip yanaklarımı sıktıktan sonra ise saatine baktı. "Trenin kalkmasına beş dakika kaldı, geç artık peronuna." Bense onu onaylar gibi başımı sallayıp gitmeden önce ikisine de sıkıca sarıldım ve vagona bindim.
Yerimi bulup geçtiğimde kulaklıklarımı taktıktan sonra ise son bir kez onlara camdan el salladım ve kendimi müziğin sonsuzluğuna bıraktım.
Kulağıma dolan melodilerin eşliğindeki her söz bana Ekim'i hatırlatıyordu. Her yol ona çıkıyordu sanki, en ufak bir ayrıntıda bile o vardı.
Dakikalar birbirini kovalayıp saatlere dönüşürken ben düşünüyordum. Neden gelmemişti ki o gece? Bize verdiği sözden daha önemli ne olmuştu ona göre?
Gerçi... Biz alelade insanlardır onun için, bir değerimiz yoktu gözünde.
Ne düşünüyordu acaba? Hiç merak etmemiş miydi bizi, beni, o haberden sonra ne hissettiğimi? Benden nefret ediyor olabilir miydi?
Kafamdaki düşünecelerin boğuculuğu içimi bunaltırken seslice nefesimi verdim. Ankara'ya varmama yarım saatten az kalmıştı. Dedemin karşısına üzgün çıkamazdım.
Gara varmaya beş dakika gibi bir süre kaldığında ise kızlara iyi olduğuma ve varmak üzere olduğuma dair mesaj atmıştım. Zira dedemin yanındayken kolay kolay onlarla konuşamazdım.
Trenden inip çevreyi incelediğim sırada Ankara'nın gecesini saran soğuk yüzüme çarptığında titrek bir nefes aldım. Bir süre etrafta herhangi bir tanıdık yüze rastlamadığımda içimde bir burukluk oluşurken tam dış kapının kenarında gördüğüm tanıdık yüzle ise bir an için olduğum yerde kalakaldım.
Dedem buradaydı, gelmişti.
Yüzünü tam olarak inceleyemesem de sert bakışlarının ağırlığını hissedebiliyordum. Zor bir gece beni bekliyordu.
Tedirgin adımlarla yanına vardığımda küçük valizimi kenara koydum ve gözlerimi yüzüne diktim. "Hoşgeldin." Sert ve otoriter ses tonu kulaklarıma dolarken ne zaman tuttuğumu bilmediğim nefesimi verdim.Bir süre ne yapacağımı bilemez bir halde karşısında durduktan sonra çatık kaşları düzelirken açtığı kollarının arasına girdim. "Hoşbulduk dedecim."
🌸🌸🌸
Kısa bir bölüm ama geçiş gibi sayabilirsiniz bence 🙈
Lütfen oy vermeyi unutmayın.. ☺️😇
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TARİHİ GEÇMİŞ AŞK (KİTAP OLDU)
Historia CortaHer genç kızın aşık olduğu, posterlerini duvarına astığı, dergilerden fotoğraflarını kesip sakladığı, hayallerinin baş kahramanı yaptığı bir ünlü vardır değil mi? Kimisi bir şarkıcıya aşık olur, kimi de bir oyuncuya tutulur... Renk'in ilk aşkı is...