36. Bölüm

2K 78 0
                                    


     "Bu görüntü gerçek mi?" Gökçe'nin gayriihtiyari sorduğu soruyla ondan tarafa dönerken Sude ve Ateş'in de dans etmeyi bırakmış olduğunu gördüm. "Maalesef canım, acı ama gerçek!" Sude, tiksintiyle konuşurken gözlerini kısmış bir halde Acar'a bakıyordu.

   Şebnem abla ve Mete de oturmuştu galiba, ortalıkta görünmüyorlardı. Tam o sırada kafama dank eden şeyle ise nefesimi tuttum. Biz hâlâ Ekim'le tabiri caizse sarılır bir vaziyette duruyorduk! Ve daha da önemlisi o, bunu bozmak için herhangi bir harekette bulunmuyordu!

    "Ne bakıyorsunuz öyle yahu? Hiç kambersiz düğün olur mu?" Tek elini beline koyan Acar ise hâlâ bize, daha doğrusu Sude'ye bakıyordu. "Ee, pasta neli?" Hiçbirimizi poposuna takmadan masanın baş köşesine kurulup bacak bacak üstüne attı ve devam etti.

   "Oturun yahu, ayakta kalmayın. Dansı sonra ederiz." O, olağanca rahatlığını sürdürürken bizdeki şaşkın ifade ise saniyeler geçtikçe suratlarımızda yer ediyordu. "Sude'ciğim ile şöyle karşılıklı bir erik dalı oynarız, değil mi kız?"

   "Ben o eriğin dalını sana monte etmeyi bilirdim ama dua et, misafirlerim var!" Sude'nin ani çıkışıyla dikkatim o tarafa dönerken Ateş'e bakıp dudaklarımı oynatarak onu tutmasını söyledim. Bizim deli kız elbisesine falan aldırmadan her an Acar'ın üzerine doğru izinsiz uçuşa geçebilirdi.

    "Bu çocuk müthiş bir tipleme ya, ileride kesin bir filmde kullanmalısınız böyle bir şeyi." Mete'nin yaptığı yoruma gülsem mi ağlasam mı bilemez bir haldeyken göz ucuyla Ekim'e baktım. Bir elini indirmişti ama diğer eli hâlâ belimde sabitti. Ben de Sude'ye doğru döneyim derken kollarımı çekmiştim gerçi, artık o kadar yakın durmuyorduk yani.

    "Ya gerçekten kusura bakmayın, yine böldü eğelenceyi bu münasebetsiz." Sude ise masada oturan diğer üçlüye doğru dönerken devam etti. "Haber de vermemişsinizdir ama damladı işte bu, ne olacak? Davetsiz misafir!" Son iki kelimeyi tükürür gibi söylemesinden dolayı suratında oluşan ifade gülmek istememe sebep oluyordu.

    Gerçi dediği de bir bakıma doğruydu. Yetişkin bir Acar canlısı, etrafta karıştırabileceği bir ortam varsa bunun kokusunu yüz metre öteden alırdı.

   "Alınıyorum ama Çilek Kız, doğum günün diye kutlamaya geldim işte. İnsan azıcık misafirperver olur yani. Çok ayıpladım seni." Acar'ın cevabı ve Sude'nin giyim tarzına yaptığı göndermeyle birlikte kendini tutamayan Gökçe gülmeye başlarken Şebnem ablanın da belli belirsiz kıkırdadığını gördüm. Ekim'in suratındaki şaşkınlık ve Mete'nin eğlenen hali ise bunlara tuz biber oluyordu.

   Bu gece kesin kan çıkacaktı, belli olmuştu!

   "Doğum günümde katil olmamı mı istiyorsun?" Çok değil, daha birkaç dakika önce Ateş'le mutlu mutlu dans ediyor olan Sude ise an itibariyle eline aldığı çatalı Acar'a doğru tutmuştu. "Otur bakayım yerine kız, çok komik görünüyordun öyle. Sevimli tehlikeli seni!"

    Bu defa Ekim de kendini tutamayıp kıkırdayınca dikkatim ona dönerken yüzüne baktım. "Geç otur istersen, ayakta kaldın." İçinde bulunduğumuz duruma bakıldığında aşırı alakasız bir şey söylemiştim ama ne yapabilirdim ki?

    "Sen de Sude'nin yanına geç bence, çocuğun üzerine atlayacak gibi duruyor." Bıyık altından yaptığı yorumla ben de gülmeden edemezken başımı salladım ve arkadaşımın yanıma doğru adımladım.

   "Biz bir içeri geçip makyajını falan mı tazelesek senin?" Dikkatini başka yöne çekmeye çalışırken ise Gökçe'ye bakıp destek atmasını işaret ettim. "Evet evet, bir ruj tazele sen bence."

TARİHİ GEÇMİŞ AŞK (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin