"Yahu ölen sevgilisinin kuzeninin özel hayatına niye burnunu soksun ki kız? Manyak mı bu?" Sude'den gelen soruyla yeniden onlara dönerken Gökçe'nin mantıklı bir savunma bulmasını ümit ediyordum. Zira ben mantık çerçevesine sığan hiçbir açıklama bulamıyordum."Ne bileyim kızım ben! Ama baş harfi tutuyor, bulabildiğimiz tek ipucu da bu!" Üçümüz arasında aklı en çok çalışan kişi olan Gökçe'nin bile bir açıklama bulamadığı yerde bize turp suyu içmek düşüyordu büyük ihtimalle. "Hadi diyelim ki bu C.A. diye geçen kişi Cansu. O zaman Lale'nin bu kıza söyledikleri ne olacak?"
Sude'nin kafasında oturtamadığı yapboz parçaları ile uğraşması devam ederken sıkıntıyla başımı ovalamaya başladım ve ayağa kalktım. Biraz daha düşünürsem deli çıkacaktım!
"Renk, sen laf arasında sormayı denesen olmaz mı kuzum? Başka türlü anlamamız mümkün değil çünkü." Bana sorduğu şeyle yorgun gözlerimi ona diktim. "Olmaz Sude, durduk yerde hayatına burnumu sokamam. Anlatmak isteseydi zaten kendisi söylerdi."
Ne kadar içim içimi yese de Ekim'e tek kelime bile edemezdim. Zira ne Lale ile konuştuğum konudan, ne de ona Mete'de olduğumuz gece mesaj atıp duran kadının kim olduğunu merak ettiğimden haberi yoktu. Bu riski alamazdım. Zaten aramız bal şeker değildi, beni tamamen hayatına almış olduğunu düşünmüyordum yani. O yüzden asla böyle bir şey yapamazdım.
"Yok yok, bu delinin film organizasyonunu yapmak farz oldu. Sen soramazsın belki ama biz ağzından laf almayı deneyebiliriz en azından." Gökçe'nin sesiyle bakışlarımı ona çevirdim.
"Nasıl yani?" Sude'nin dün gece ortaya attığı fikri henüz Ekim'e söylememiştim, belki vazgeçer diye düşünmüştüm ama galiba yanılmıştım. "Şöyle yani; bodoslama soramayız belki ama cenaze haberinden falan konu açarsak ağzından laf alabiliriz belki. Burada kukumav kuşu gibi oturup düşünmekten iyidir yani."
"Olabilir vallahi. Biz allem eder kallem eder öğreniriz bir şekilde. Sen yeter ki Ekim'i gelmeye ikna et." Sude'nin de ona katılmasıyla aksini savunma gibi bir imkanım olmadığını anladım ve yenilgiyle nefesimi verdim.
Bu film organizasyonu benim açımdan epey garip geçecekti, orasını anlamıştım.
§§§An itibariyle Sude mutfakta, mısırlarla içecekleri hazırlıyor; Mete'yle Gökçe de izleyeceğimiz filmin ön tartışmasını yapıyordu. Bense başımı Ekim'in omzuna koymuş, keyifle olanları takip ediyordum. Kelimenin tam anlamıyla muhteşem bir cumartesi yaşıyordum yani. Her şey rağmen mutlu olacak bir neden bulabiliyordum.
Sude'nin önceki gece ortaya artığı fikri başta kabul etmekte zorlansam da şu an ne kadar mantıklı bir hareket olduğunu kabul etmiştim.
Ekim'le henüz herhangi bir kameraya yakalanmamıştık ama birisinin birlikte fotoğrafımızı çekip sosyal medyaya koyması tam anlamıyla faciaya yol açacaktı. O yüzden evde buluşmak şu an için en iyisiydi.
Ekim bu konuda gayet rahattı gerçi, bu yaştan sonra ailesinin sıkıntı edecek hali olmadığı için diğerlerinin duymasını sorun etmiyordu.
Ama ben ne yazık ki onun kadar rahat olamıyordum. Hayatımda Yalçın Yüksel diye bir gerçek vardı sonuçta, istesem de sakin kalamıyorum.
Dedemin birisiyle görüştüğümü, hele de o kişinin bir oyuncu olduğunu öğrendiği anda vereceği tepkiyi görmektense kendimi en yakın gökdelenden atmayı tercih ederdim. O derece büyük bir kabustu benim için.
"Güzelim, iyi misin?" Ekim'in omzumdaki dokunuşu ve sesiyle irkilirken karabasanlarla kaplı düşüncelerimi halının altına ittim ve bakışlarımı ona çevirdim.
Önceki gün olan okuma provasından, daha doğrusu Lale'nin anlattıklarından sonra düşen modumun farkındaydı ve neler olduğunu sorguluyordu ama neyse ki üstüme gelmiyordu.
Gerçi şu an kafamın bozuk olmasının temel sebebi dün kahvaltı sırasında kızlarla konuşurken bulduğumuz ipuçlarıydı. Kafamdaki soru işaretleri resmen mitoz bölünmeyle çoğalmıştı.
Kızlardan her an bir atak gelebilirdi, o yüzden resmen aporttaydım. Ne gibi bir laf salatası ile Ekim'in ağzından laf almaya çalışacaklarını ne yazık ki tahmin edemiyordum.
"Renk, ne düşünüyorsun öyle?" Ekim'in sesi ile irkilirken gözlerimi yüzünde gezdirdim. Topladığı saçlarından çıkan birkaç tutam yüzüne düşüyordu, kehribar rengi gözleri kısılmış, göz bebekleri ise büyümüştü. Yüzünün her bir zerresini inceleyebiliyorum böyleyken, her bir detayı aklıma kazıyabiliyordum. Öylesine güzeldi ki, bir ressamın özenle yaptığı tablosuydu sanki.
"İyiyim, dalmışım bir an." Mayışmış bir halde tebessüm ederken kollarımı bedenine biraz daha sardım. Resmen Mete'nin kucağına yatan Pakize gibi kıvrılmıştım. Galiba biraz özlemiştim onu, zira dün hiç görüşememiştik. "Uykun geldi galiba." Gülerek söylediği şey üzerine ben de belli belirsiz kıkırdadım.
Dün, sete çıkmadan önceki son okuma provaları olduğu için gün içinde ara sıra yazışsak da hiç görüşememiş; sadece akşam yarım saat kadar telefonda konuşabilmiştik. Neyse ki bugün tamamen boşlardı da kızların planını uygulayacak zamanı bulabilmiştik.
"Yastığım biraz rahat, ondan olabilir bence." Ben de az önce söylediği şeye karşılık verirken gülümsememi genişlettim. "Huzurlu bir yerdeyim sonuçta." O ise buna karşılık çarpık bir şekilde gülümserken kolunu iyice bana sardı ve kulağıma yaklaştı.
"Bak sen." Nefesini boynumda hissederken irkilmeden edemesem de bozuntuya vermedim. "Bence benim huzurlu yerim daha güzel, ayrıca da zambak gibi kokuyor."
İçimde bir şeyler kıpırdarken gözlerimi kaçırsam da gülümsememi bastırmayı denemedim. Parfümümün kokusundan bahsediyordu ve üst notasındaki kokuyu alması ne kadar dikkatli olduğunu gösteriyordu.
"Sen sürekli böyle utanacaksan bizim bayağı işimiz var ama." Kıkırdarken bıyık altından söylediği şeyle hızla ona döndüm. "Ama sen de insaf et biraz, bendeki de kalp yani!" Suratımdaki ifade daha da gülmesine sebep olurken aramızdaki milimlik mesafeyi de kapattı ve iyice göğsüne yaslanmamı sağladı. "Alışırsın alışırsın, daha yolun çok başındayız."
Yolun başında olduğumuz doğruydu tabi ama devamıyla ilgili zihnimde canlanan ihtimaller yanaklarımın alev alev yanmasına sebep oluyordu!
🌸🌸🌸
Sizce nasıl gidiyor durumlar?
Yorumlarınızı bekliyorum.. ☺️😇
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TARİHİ GEÇMİŞ AŞK (KİTAP OLDU)
Historia CortaHer genç kızın aşık olduğu, posterlerini duvarına astığı, dergilerden fotoğraflarını kesip sakladığı, hayallerinin baş kahramanı yaptığı bir ünlü vardır değil mi? Kimisi bir şarkıcıya aşık olur, kimi de bir oyuncuya tutulur... Renk'in ilk aşkı is...