Önümdeki tabakta duran yemeği çatalımla eşelemeye devam ederken göz ucuyla duvardaki saati kontrol ettim ve dedemin nutuğunu dinlemeye devam ettim."Benim tek bir derdim var, o da senin üzülmemen Renk. Hedeflerin için kalkıp başka şehire yerleştin, kabul ettim." Masaya hakim olan derin sessizliği bölen tek şey onun sesiydi. "Ama okul okumak için gittiğin bir yerde elin ne olduğu belirsiz adamlarıyla gezip tozmak benim torunumun kalitesine uygun değil."
Keskin bir şekilde çatılmış olan kaşları ve dik bakışları üzerindeyken hareket bile edemiyordum. "Öyle adamların niyetlerinin ne olduğu çok belli kızım, seni birkaç gecelik bir eğlence olarak görür ve bir kenara atıp giderler."
Söylediği her bir kelime kalbime bıçak gibi saplanıyordu ama sesimi çıkaramıyordum. Haklıydı çünkü, diyecek tek bir kelime bile bulamıyordum.
Tren garından çıktıktan sonra eve gelene kadar bütün yolu büyük bir sessizlik içerisinde geçirmiştik. Şimdi ise kocaman sofrada iki kişi, karşılıklı bir şekilde oturmuş; konuşuyorduk. Daha doğrusu o konuşuyordu, ben dinliyordum.
"Adam senden kaç yaş büyük, ayrıca neredeyse her hafta başka bir kadınla adı çıkıyor!" Yükselen sesi içimde korku oluştururken titrek bir nefes aldım ve gözlerine baktım. "Kendini nasıl bu kadar düşürebildiğini anlamıyorum Renk."
Bakışlarında o kadar çok anlam vardı ki... Kızgınlık, hayal kırıklığı, endişe, öfke...
Önümdeki sudan bir yudum aldım ve kendimi konuşmaya, bir açıklama yapmaya zorladım. "Aramızda bir şey olduğu yok ki dede." Tedirgin bakışlarımı yüzünde gezdirirken devam ettim.
"Ben o gün evde yaptığım kekleri kafeye götürüyordum. Ekim beyle de yolda karşılaştık, elimdekiler ağır olunca bana yardım etti kafeye kadar." Karşımda olmasa da ona 'bey' diye hitap etmek canımı acıtırken bunu fark ettirmemeye çalıştım.
"Ne işi varmış sizin evin orada? Üç yıldır hiç denk gelmediğin adam şimdi mi karşına çıktı kızım? Ben bilmiyor muyum senin liseden beri ona olan hayranlığını?" Duyduklarım karşısında şaşkınca gözlerimi kırpıştırdım. Uzun süre sonra ilk defa bu kadar açık konuşuyordu.
"Ç-çok, çok yakın bir arkadaşı bizim karşı dairemize taşındı. Ona gidiyordu herhalde, yolda rastlaştık." Başta sesim titrese de mantıklı bir açıklama yapabilmiştim.
"Dedeni kandırmak için yalana başvurmazsın, değil mi Renk?" Sorgulayıcı bakışları yüzümde gezinirken rahatsızca yerimde kıpırdandım. "Hayır, hayır asla yapmam öyle bir şey!" Kendimi savunmaya çalışırken ellerimi havaya kaldırdım. "Dedecim yemin ederim sana yalan söylemiyorum bu konuyla ilgili."
Söyleyeceğim şeylerin ağırlığı yüreğimi ağrıtırken zorlukla nefes aldım. "Hem, o bizi alelade kızlar olarak görüyor zaten." Gerçekler her zaman olduğu gibi can acıtıyordu. Ekim, beni alelade bir kız olarak görüyordu.
"Pekâla, öyle olsun bakalım. Nasıl olsa bir şey varsa kokusu çıkar illa ki." Son söylediği şeyden sonra ise tedirgin bir şekilde yutkundum. Burada olduğum süre boyunca ne yapıp dedemi Ekim ile aramda hiçbir şey olmadığını inandırmam gerekiyordu.
🌸🌸🌸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TARİHİ GEÇMİŞ AŞK (KİTAP OLDU)
Short StoryHer genç kızın aşık olduğu, posterlerini duvarına astığı, dergilerden fotoğraflarını kesip sakladığı, hayallerinin baş kahramanı yaptığı bir ünlü vardır değil mi? Kimisi bir şarkıcıya aşık olur, kimi de bir oyuncuya tutulur... Renk'in ilk aşkı is...