Boş durmamak adına tezgahı silerken içimden Ateş'in bir an önce gelmesi için dua ediyordum. Yirmi dakika kadar önce paket servis için çıkmış ama hâlâ dönememişti. Şayet birkaç dakika içinde burada olmazsa Şebnem ablaya diklenemeyeceğim için servisi ben yapmak zorunda kalacaktım ve bu istediğim son şeylerden biri olabilirdi.Gözlerimi tuğla duvardaki saate çevirdiğimde üçü geçiyor olduğunu fark ettim. Bu da demek oluyordu ki en geç yarım saate mesaim bitiyordu. Hiç yoktan iyiydi.
Eğer onlar muhabbete dalar ve Evrim hanım sipariş vermeyi unutursa, bu süre zarfında da benim mesaim biterse günü rezil olmadan kurtarabilirdim değil mi?
Aklıma doluşan düşüncelerle bir an kendime inanamazken başımı iki yana salladım. Ne oluyordu bana böyle? Resmen yok yere paniklemiştim!
"Ben geldim!" Ateş'in sesiyle yeniden kapıdan tarafa dönerken gözlerimle müşterileri işaret ettim. "Nerede kaldın oğlum? Alt tarafı Bahariye tarafına paket götürdün!" Gittiği yer yürüyerek on beş dakika bile sürmezdi normalde, neden geç kalmıştı böyle?
O ise söylenmeme karşılık olarak gözlerini kısıp saatlerce uğraşarak yaptığına emin olduğum saçlarını düzeltti. "Ara sokak trafiği diye bir şey var canım benim." Yaptığı hareket az ilerideki masada oturan iki kızın iç çekmesine sebep olmuştu ama ben 'Herneyse' der gibi gözlerimi devirirken kenarda duran önlüğünü uzattım.
"Şebnem ablaların yanına git de sipariş al bari." Bakışları o tarafı bulurken çarpıkça gülümsedi. "Bir kere de sen gitsem şaşıracağım zaten! Oyunculardan mı korkuyorsun, nedir?" Bense cevap vermek yerine omuzlarından iteklerken hafifçe kafasına vurdum. "Çok konuşma bakayım sen!"
Onu yolladıktan sonra ise biraz daha oyalandım ve saat dolar dolmaz toparlanıp çıkarak eve doğru yürümeye başladım.
Seviyordum burayı, İstanbul'un onca keşmekeşine rağmen hâlâ eski havasını devam ettirebilen nadir semtlerdendi. Öyle havalı apartmanlar çok olmazdı burada mesela, binaların çoğu şehrin geneline göre eskiydi.
Üniversiteyi kazandığımız yıldan beri burada oturuyorduk biz de, artık Kadıköylü sayılabilirdik yani.
Gökçe, Sude ve ben... Ankara'dan, yani çocukluktan beri devam eden arkadaşlığımızı bir adım ileriye taşıyarak üçümüz birden aynı üniversiteyi yazıp ev arkadaşı olmaya karar vermiştik.
Gökçe kimya mühendisliği, Sude ise Türk Dili ve Edebiyatı okuyordu. Bense hukukçuydum işte. Emekli hakim Yalçın Yüksel'in avukat olacak torunuydum.
Sınav sonuçlarımız beklediğimiz gibi çıktığında da hep beraber Marmara Üniversitesi'ni yazınca ona en yakın semtlerden biri olan Kadıköy'ü ev bulmak için ilk seçenek olarak belirlemiş ve kısa bir araştırmanın sonucunda Şebnem ablayı da tanımamıza vesile olan Semiha teyzenin alt katındaki dairesini tutmuştuk.
Kendisi tam bir İstanbul hanımefendisi olmasının yanında emekli bir matematik öğretmeniydi. Şebnem ablanın eşinden boşanınca onun yanına taşınmasıyla boşalan evini de ek gelir olsun diye kiraya vermek için emlakçıya gittiği sırada kendisiyle tanışmış ve birkaç gün içerisinde gerekli işlemleri halledip kontratı imzalamıştık.
O gün bugündür de onlarla atlı üstlü bir şekilde oturuyor, deyim yerindeyse gül gibi geçinip gidiyorduk. Şebnem ablanın feminizm damarı ve Semiha teyzenin asilzadeliğinin karşısında üçümüz de birbirimizden değişik olmamıza rağmen nasıl olduysa hiç kavga çıkmadan yaşayabiliyorduk.
Gökçe ve ben deyim yerindeyse kundaktan beri arkadaştık, resmen birlikte büyümüştük. Orta ikiye geçtiğimiz sene aramıza Sude'nin de katılmasıyla grubu üçlemiştik gerçi. Onu unutmak olmazdı tabi.
Ben küçük yaşta annemle babamı elim bir trafik kazasında kaybedince dedem velayetimi almış ve beni emekli hakim olmasının getirdiği o baskın otoritesiyle büyütmeye çalışmıştı. O da genç yaşta kaybetmişti eşini, sağolsun beni sokaklarda bırakmamıştı.
Yıllarca eğitimim için uğraşmış, beni bugünlere getirmişti. Biraz sert bir adamdı, asla vazgeçmediği katı kuralları vardı ama yine de şimdiye kadar beni pek kırmamıştı. Ben de onu üzmemek için elimden geleni yapmıştım.
Bu yüzden ona minnettardım aslında. Ne yapsam ödeyemezdim hakkını, çok emeği vardı kurmaya çalıştığım şu hayatımda.
Bu düşünceler eşliğinde ana caddeden bizim sokağa döndüğüm kısıma vardığımda karşıma çıkan manzara ile ise bir an için kalakaldım.
🌸🌸🌸
Lütfen oy vermeyi unutmayın.. ☺️😊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TARİHİ GEÇMİŞ AŞK (KİTAP OLDU)
Short StoryHer genç kızın aşık olduğu, posterlerini duvarına astığı, dergilerden fotoğraflarını kesip sakladığı, hayallerinin baş kahramanı yaptığı bir ünlü vardır değil mi? Kimisi bir şarkıcıya aşık olur, kimi de bir oyuncuya tutulur... Renk'in ilk aşkı is...