10. Bölüm

2.5K 121 3
                                    



   Uzun süre hayalini kurduğumuz bir şeyin er ya da geç karşımıza çıkma ihtimali gerçekten var mıydı? Hayallerle hayatın çizgisi bir yerde çakışır mıydı?

  Ya da, acaba karma denilen meretin bana bir garezi mi vardı? Zira son kırk sekiz saatte iki kez nanik yapmıştı!

"B-buyrun." Kontrol edemediğim için titreyen sesime içten içe severken yüzümdeki şaşkın balık ifadesini değiştirip küçük bir tebessüm yerleştirdim. Dün gece şoktan tek kelime edememiş olabilirdim ama şu an içinde bulunduğumuz ortam gereği konuşmama gibi bir lüksüm yoktu maalesef ki.

  "İki kahve alabilir miyim? Sert olsun." Kehribar rengi gözleri benden tarafa bakmasa bile kalbime işlerken ses tonu içimdeki bir şeylerin erimesine sebep olsa da bunu çaktırmamaya çalışarak derin bir nefes aldım ve görmeyeceğini bilsem de başımı sallayıp arkamı döndüm.

  Sakin kalmalıydım! Ekim Baran an itibariyle sadece üç adım ötemde olabilirdi ama ayakta kalmalıydım, bayılmamalıydım!

   Son hız atan kalbimin ritmini ve titremeye başlayan ellerimi kontrol altında tutmaya çalışırken bir yandan da düşüncelerimi toparlamak için üstün bir çaba sarf ediyordum.

  Ateş diye tabir ettiğimiz insan yerin dibine falan mı girmişti acaba? Hangi cehennemdeydi de hâlâ gelememişti? Onun yüzünden bir başıma kalmıştım zaten burada! O olsa şimdiye çoktan mutfağa kaçmış olacaktım.

    Ama şu kafasını kırdığımın iyi niyeti yüzünden Ateş'e iyilik yapayım derken kendi başımı yakmıştım. İnşallah bir salaklık yapmazdım!

  Bu düşünceler ve artış gösteren anksiyete seviyesi eşliğinde hazırladığım kahveyi fincanlara koyunca ellerimi önlüğüme sildim. Altındaki tabakları tutarken ellerim biraz titrese de olabildiğince çaktırmamaya çalışarak sakin bir görünüm elde ettim ve tekrardan ona dönüp siparişini önüne bıraktım.

   "Teşekkürler." Sesini duyduğumda yutkunsam da içimde olan karmaşayı ele vermemek adına minik bir tebessümle cevap verdim. "Rica ederim, afiyet olsun." İki kelimeyi bir araya getirip eli yüzü düzgün bir cümle elde edebilmiştim en azından, bu da bir şeydi yani.

   "Selam! Yetiştim değil mi?" Arkamı döneceğim sırada içeri giren diğer tanıdık yüzle ise yerimde çakılıp kaldım. Mete gelmişti! Ekim bana hiç bakmamış olabilirdi ama Mete beni tanıyabilirdi!

   Eklenen soruyla birlikte nabız seviyem ve şaşkınlığım eş zamanlı bir biçimde artarken titrek bir nefes aldım.Kesinlikle sakin kalmak zorundaydım!

   "Aa! Merhaba!" Arkadaşının yanına geldiğinde ondan önce bana yönelik konuşmasıyla Ekim'in de dikkati bu tarafa çekildi.

   Titrek bir nefes aldım ve fark etmemelerini umarak hafifçe tezgaha yaslandım. Beni hatırlamış olmasına mı şaşırsaydım, yoksa o rezil halimi görmüş olmasına mı yansaydım? Zira dün gece baya bir saçmalamıştım!

  "Merhaba." Güçsüz çıkan sesime küfür ederken kendimi tebessüm etmeye zorladım. Heyecanlandığımı belli etmemem lazımdı!

   "Sen benim yeni komşularımdan birisin, değil mi?" Sandalyeyi çekip oturan Mete güler yüzüyle bana bakıyordu. "Ama adını hatırlayamadım." Söylediği şeyle hafifçe somurttu. "Ne olur kusuruma bakma."

    İçtenliğine inanırken gülümsedim. "A-adım Renk."  Yine titreyen sesim dakikalardır verdiğim savaşı boşa çıkarırken kalp çarpıntımı belli etmemeye çalışarak ne zaman tuttuğumu hatırlamadığım nefesimi verdim. Biz konuşuyorduk ama Ekim hâlâ tek bir kelime bile etmiyordu.

  "Tekrar memnun oldum Renk. Ben Mete, bu da dün selam bile vermeden geçip giden canım arkadaşım Ekim." Mete'nin söylediği şeyle sonunda dikkatini bizden tarafa veren Ekim önce ona, sonra da bana baktı. "Normalde odun biri değildir ama dün yabaniliği tuttu niyeyse, sen ona aldırma."

   "Buraya hep ünlüler gelir gider. Normal insanlara pek selam verdiklerini görmedim zaten, önemli değil." Takılmadığımı belli etmek isterken pot kırdığımı fark edince kendime küfür etmek isterken dudaklarımı dişledim.

Neden düşünmeden konuşmuştum ki? İyi halt etmiştim!

🌸🌸🌸
Lütfen oy vermeyi unutmayın.. ☺️😇

TARİHİ GEÇMİŞ AŞK (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin