6. Bölüm

3K 116 0
                                    


   "Merhaba." Arkasından gelen kişinin sesini duyduğumda birkaç kez gözlerimi kırpıştırdım. Rüya falan görmüyordum, gerçekti. Kanlı canlı bir halde karşımda dikilen kişi Ekim Baran'dan başkası değildi!

   Kısmış olduğu kehribar rengi gözleri, kapüşonunun içine gizlediği saçları ve yorgun olduğu belli olan yüzüyle resmen karşımızdaydı.

  "Yoksa siz yeni komşularım mısınız?" Bakışlarımı zorlukla sorunun geldiği tarafa çevirdiğimde Mete olduğunu tahmin ettiğim adamı görünce ikinci bir şok daha yaşamadım desem yalan olurdu. Ben bu adamı bir yerden hatırlıyordum!

   Kısa bir süre düşünüp çıkaramayınca ayrıntıyı atlayıp sonuca odaklandım. Karşı dairemize taşınan kişi Ekim Baran'ın arkadaşı mıydı? Yoksa ben mi yanlış anlıyordum?

   Yok yok! Bu gerçek olamazdı! Hayır yani, bu kadarı da tesadüfün daniskasıydı!

   Kafayı yemiş olabilir miydim acaba? Bu sahneyi tamamen kafamdan yaratacak kadar sıyırmış olma ihtimalim var mıydı?

  "İçeri buyursaydınız." Mete'nin tekrar konuşmasıyla benim kadar olmasa da küçük çaplı bir şoka giren Sude kendine gelmiş olacak ki onlara çaktırmadan beni dürtüklemeye çalışarak araya girdi. "Yok, biz hiç şey etmeyelim."

   Ekim birkaç saniye donuk bir ifade ile yüzümüze baktıktan sonra hiçbir şey söylemeden içeri geçtiğinde ise elimdeki tepsiyi düşmekten son anda kurtardık. "Hatta en iyisi eve gidelim."

   Belerttiği gözlerini üzerime diken Sude onlara cevap verdikten sonra bana doğru eğildi. "Allah'tan çaydanlığı sana vermemiştim!" Bir elini benim sırtıma koyarken zile yeniden basmam için hafifçe itekledi. "Siz de dinlenin rahat rahat, nasıl olsa daha sonra illa denk geliriz."

    Sude'nin cevabıyla başını hafifçe yana eğen Mete ise  "Peki, siz bilirsiniz." diyerek ellerini iki yana açtı. "Çok bile tuttuk zaten sizi. Hem yarın bir işimiz vardı, daha eve gidip hazırlık yapmamız lazım."

     Kriz anlarında tek ayak üstünde kırk tane yalan atabilecek kapasiteye sahip bir insan olduğu su götürmez bir gerçek olan canım arkadaşım olayı ele alıp beni komple tutarken devam etti.

    "Renk'in de uykusu gelmiş zaten, daldı gitti." Dakikalardır ses çıkartmadan öylece duruyor olmama bir kılıf da uydurunca son hız kapıyı çalmaya başladı. "Tekrar hayırlı olsun, güle güle oturun." Gökçe eve girdiğimizde kesin küfür edecekti, orası belli olmuştu.

   Gökçe siniri yüzünden okunan bir ifadeyle kapıyı açtığı anda Sude laf kalabalığı yaparak benim şapşallığımı örtüp beni içeri itekledi ve iyi akşamlar dileyip arkamdan içeri girdi.

    Bense kapı kapanır kapanmaz derin bir nefes aldım ve bir elimi kalbimin üzerine koyup nabzıma baktım. "Az önce..." Seslice nefesimi verdim ve devam ettim. "Az önce yaşadığımız şey gerçek miydi?"

  "Evet canım, gerçekti!" Bana cevap verdikten sonra derin bir nefes alan Sude Gökçe'ye dönüp konuştu. "Gökçe! Koş, bir bardak su getir." Ben hâlâ duvara yaslanmış bir vaziyette dururken ise Gökçe'nin sinirli haline aldırmadan kolumdan tutup salona doğru çekiştirdi ve koltuğun ortasına oturttu.

  "Neler olduğunu anlatacak mısınız, yoksa ben ikinizi de yastıkla boğayım mı?" Gökçe sinirli bir ifade ve meraklı gözlerle yanımıza geldiğinde önce Sude'ye sonra da bana baktı ve devam etti. "Kendi suyunuzu kendiniz alsanıza kızım! Ayrıca niye zilin ırzına geçip ödümü kopartıyorsunuz?"

   "Az sonra dönecek olan büyük dedikoduyu kaçırmak istemiyorsan git bir bardak su getir canım! Baksana, kız bildiğin çevrimdışı!" Sude ise bir eliyle dalgın dalgın oturan beni gösterirken ona cevap verdi.

   Komutu, daha önemlisi kilit kelime olan 'dedikodu'yu duymuş olan Gökçe ise son hız su getirdikten sonra elime tutuşturduğu gibi boş kalan sağ tarafa oturdu. "Tekrar soruyorum, ne oldu?"

   "Tahmin et bakalım yeni komşumuz kimmiş?" Tekrarlanan soruyla birlikte gıybet moduna geçen sayın Sude Akel bacak bacak üstüne attı ve konuya giriş yaptı.

   "Ebem! Ne bileyim lan ben?" Merak ve sinir seviyesi kat be artan Gökçe ise verdiği tepkiyle tabi ki şaşırtmamıştı. Kız da haklıydı bir yerde, zira taşınan kişi epey beklenmedik biriydi. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi yani.

  "Ekim Baran'ın arkadaşı desem?" Sude'nin yaptığı yeni eklemeyle gözleri kocaman açılan Gökçe ise bir an ne diyeceğini bilemedi. "Siktir oradan! Şaka mı?" Haberi  sindirememiş olan Gökçe ise var olan aklını da kaybetmek üzereymiş gibi duruyordu.

    "Adamı tanıyor muyuz peki? Kimmiş yani?" Yeni soruyla duruşunu dikleştiren Sude ise benim yerime cevap verdi. "Adının Mete olduğu dışında hiçbir şey bilmiyoruz hayatım. Bu da aval aval bakakaldı zaten Ekim'i görünce!"

    "E sosyal medya diye bir şey var! Açıp baksanıza!" Gökçe'nin çemkirmesiyle anında kalkıp telefonunu alan Sude ise bana söylenmeyi unutup Mete'yi araştırmaya başladı. "Ay buldum buldum! Sanat yönetmeniymiş bu!"

    İçindeki araştırmacı kişiyi ortaya çıkaran Sude insanı jet hızıyla istediği sonuca ulaşmıştı. "Hatta Ekim'le de birlikte fotoğrafları var birkaç tane."

   "E bu adam yakın arkadaşıysa sen nasıl tanımıyorsun kız?" Soru galiba bana gelmişti. Zira Gökçe an itibariyle dürtükleme suretiyle kolumu morartmaya girişmişti. "Renk! kendine gel!"

   Onlar konuşadururken ben elimdeki suyu bir dikişte bitirdim ve arkama yaslanıp nefesimi verdim. "Ben resmen Ekim'le yüz yüze geldim, değil mi?" Hâlâ tam olarak sindirebildiğim söylenemezdi.

   "Lan ben ne diyorum, bu ne diyor anasını satayım!" Gökçe söylenmeye devam ederken bu defa araya Sude girdi ve diğer kolumu da o dürtükledi. "Bu da böyle şoka girdi işte! Eve nasıl sokacağımı bilemedim. Adam zaten selam bile vermeden içeri kaçtı."

   Bir eliyle beni dürten canım arkadaşım bir yandan da boşta kalan elini yelpaze gibi kullanıyordu. "İnsanlar arkamızdan bakakaldılar be!"

  Onlar söylenedururken ise ben zihnimde dönüp duran düşüncelerin girdabında boğuluyordum.

🌸🌸🌸
Lütfen oy vermeyi unutmayın.. 😊☺️

TARİHİ GEÇMİŞ AŞK (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin