Ve işte sonunda beklenen bölüüüm fdskfsş. Ya kusura bakmayın taşındık ve temizlik işleriydi yerleşmeydi internetti derken biraz kendime gelmek istedim. Dün başladım yazmaya ve inanın bana kafam çok karışık bu yüzden beklediğinizi karşılamayan bir bölüm oldu sanırım. Umarım beni bu seferlik afferdersiniz en kısa zamanda uzun bir bölümle gelcem. Profilimde ki Harry kurgum olan Skin'i okursanız sevinirim. Bana ulaşmak için instagram hesabı'mı takip edebilirsiniz [@rihfectt]. Eveeet. Yazım hatalarım varsa kusura bakmayın bölüme geçerbilirsiniz.
Dinleyin: Beyoncé - Waiting
****
''Ben sizi beklerken Sam çocuklarla maç yapacaklarını parka gelmemi istedi. Bende maç yapmak istedim ve gittim ama sizin bu kadar endişeleneceğinizi bilseydim gitmezdim anne. '' Daniel dudaklarını büzdüğünde güldüm ve saçlarını okşayıp alnına öpücük kondurdum.
''Şimdi yanımdasın oğlum. Önemli olan da bu. ''
Daniel bana sıkıca sarıldığında kapının kapanmasıyla Daniel'dan ayrılmadan oraya döndüm. Harry yorgunca kendini koltuğa attığında Daniel'ı kucağıma aldım ve konuştum.
''Hadi biz uyumaya gidelim. ''
Daniel'ı tamamen kucaklayıp merdivenlere ilerlerken Harry başını elleri arasına alıp derin bir nefes verdi. Oldukça gergin gözüküyordu. Onun bu halini birazdan öğrenmeye karar verip kollarımda oğlum ile beraber merdivenlerden adımlarken aklımda bir soru vardı. Daniel babasını gördüğü halde neden yanına gitmemişti. Elbette babasını tanıyordu. Klişe pembe dizilerde olduğu gibi 'senin baban öldü yavrum' dememiştim. Babasını biliyordu fakat göremiyordu. Bir çocuğa göre güçlü bir hafızası vardı ve babasını unutmayacak kadar zekiydi. Sadece merak ediyordum. O an için babasını gördüğünde ne yapacağını hesaba katmasam da Zayn ile göz-göze gelince Harry'ye sarılarak tepkisini ortaya koymuştu aslında.
Başımı iki yana sallayıp Daniel'ın odasına girdim. Kucağımda ki oğlumu mavi nevresimle çevrili yatağına yatırdım ve üzerini yorganı ile örttüm. Daha sonra alnına öpücük kondurup odasından sessizce çıktım. Yavaş adımlarla geldiğim yoldan geri dönerken derin bir nefes verdim. Basamaklara geldiğimde resmen koskoca merdiven gözlerimde büyümüştü. Fakat aşağıda gergin bir adet Harry Styles vardı ve benim gidip ne olduğunu öğrenmem gerekti. Yani en azından nişanlısı olarak. Aman ne güzel.
Yavaş adımlarla merdivenlerin basamaklarını bitirip aşağıya indiğimde derin bir nefes alarak salona ilerledim. Nedensiz bir şekilde salona gidip Harry'yle konuşmak istemiyordum. Sanki kötü bir şey olacak gibi. Derin çok derin bir nefesi içime çekip salona ilk adımımı attığımda dikkatimi çeken bir sağa bir sola sinirle yürüyen Harry'ydi.
''Harry?''
Harry olduğu yerde durup bana döndüğünde gözlerinde ki saf öfkeyi bu kadar mesafeden gene görebilmiştim. Onun bu hali açık olmak gerekirse beni baya ürkütmüştü. Yutkundum ve bana hala sinirle bakmakta olan Harry'ye adımladım. Sonunda adımlarım onun karşısına gelince durduğunda elimi kaslı koluna koydum. Elimi sertçe ittiğinde afallamıştım.
''Onun burada ne işi vardı!''
Tek kaşımı kaldırıp konuşacağım sırada sözümü kesti.
''Zayn denen herifin ne işi vardı Lucy! Tamam, gittin ona hesap sordun ve onda olmadığına inandın neden buraya getirdin neden!''
''Ne demek ne işi vardı. Harry farkındaysan Zayn oğlumun babası. Ve oğlunu aramak en doğal hakkı. ''
''Demek oğlunun babası. Pekâlâ, neden oğlun bana baba diyor ve çok sevgili babasına sarılmadı bile?''