Dudaklarını ne kadar uzun zamandır düşlüyordum?
Bir ömür hatta bir ömürden fazlası gibi geliyordu. Kavuşmak, geçen onca zamanı kısaltmak yerine daha da uzun hissettirmişti. Jaebeom'un dudakları zaferdi. Jaebeom'un dudakları fetihdi.
Jaebeom'un dudakları evimdi.Ne ağzıma yayılan alkol ne de sigara tadı umrumdaydı. Orada sadece o vardı. Okyanus, leylak, biraz tuz ve ter...
Sıcak. Beni, onu öpmezsem hipotermi geçirip öleceğime ikna edecek kadar sıcak.O beni öpüyor, ve buna saçlarının her teli şahit. O gerçek. Bunları hayal etmiyorum. O beni öpüyor, ve hayatımı bir pamuk ipliğine bağlıyor. Onun öpücüğü düğüm düğüm beni onsuz olmanın imkansızlığına ilikliyor. Artık yalan söyleyemem. Artık onu itemem. O duvarları aşmış ve kalemi ele geçirmişti. Şimdi diz çöküp merhamet dilemekten başka ne yapabilirdim ki?
Ben de onu öptüm.
Öyle iyi, öyle doğru ve öyle haklı hissettirdi ki hüngür hüngür ağlayacaktım. Dolgun dudakları, benim dudaklarımı yoğururken çekinmiyordu. Bütün varlığımı ona teslim etmek istedim.Beni al Jaebeom. Hiçbir zaman şimdikinden daha fazla kendim olmadım. Şimdi beni al. Tamamiyle kendimken ve bütün maskelerimden, oyunlarımdan, yalanlarımdan sıyrılmışken. Beni al Jaebeom. Hafızamı kaybetmemi sağla ancak geriye bir tek seni bırak.
Ağzıma tuz tadı gelince ağladığımı fark ettim. Hayır.
Ben değil, o ağlıyordu. Pişman mıydı? Yoksa...
Yoksa ne?..
Jaebeom, Jaebeom'um beni neden öpüyordu?Uzun sürmese de ömrümün sonuna dek dudaklarımda izi kalacak olan öpücüğümüz sona erdi. Benden ayrıldı. Yüzlerimiz öyle yakındı ki uzanıp onu öpsem hiç de garip sayılmazdı. Ancak uyuşmuş gibiydim. Islak ıslak parlayan gözlerini, benimkilere dikti.
Adımı söylesin istedim." Youngjae. " dedi ve ben bir an için ruhum bedenimden ayrıldı sandım.
" Jaebeom. " dedim.
Sesim onu incitmekten korkarcasına, yalvarırcasına çıkmıştı. Ve... Teşekkür edercesine.
" Ben, bunu neden yaptım bilmiyorum. " dedi.
Göğsüm ezildi.
" Sorun değil Jaebeom. "
Ona nasıl kızabilirdim ki? Hem de dudaklarını bana bahşettikten hemen sonra...
Şimdi ne olacaktı. Ben kalkıp gidecek miydim? Gitmem gerekir miydi. Halbuki dizlerimin tutamayacağından neredeyse eminim. Ne olacak?" Ben." dedi." Yapmak istedim."
Karnım kasıldı.
Başparmağını uzatıp dudağıma dokundu. Nefesimi tutarak, gözlerimi sıkı sıkı kapayıp açtım. Derin bir nefes aldı. Uykulu sesiyle tekrar konuştu." Dudakların." dedi dudaklarıma bakarken." Çok güzeller. "
Tanrım!!!
Bir kaç saniye daha ağzımı izledikten sonra gözlerini yumdu ve bilincini yitirdi. Uyuyan yüzüne bakınca karnımdaki kasılma daha da sıkılaştı.
Şimdi tam sırasıydı.Sevgili Azrail, beni işte şimdi; tam şu anda götürmelisin.
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Ertesi sabah Jaebeom'dan erken uyandım. Nefesimi toparlamaya çalışarak önce tavanı, sonra onu izledim ve kendime öpüştüğümüzü hatırlatıp durdum. Onu uyandırmaya cesaret edemeden bir not bıraktıktan sonra eve gittim. Eve girerken, odama çıkarken ve kendimi yatağıma atarken de dizlerim titriyordu. Karnımı bir şeyler eşeliyor ve göğsümü kıpır kıpır ediyordu. İki saat boyunca da kendi tavanımı izledim. Ardından annem kahvaltıya çağırdı. Jaebum'u da çağır, dedi. Ancak benim kendimi dahi kahvaltıya indirecek mecalim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morning Star' • 2jae *
FanficÖyle yakındaydın ki sana uzanmak için, dağlar kat etmem gerekti. Öyle yanımdaydın ki en uzağımdın. Ve benim yerim de uzaktı sana, yanı başındayken bile. Bu yüzden kırılırdı ellerim, her cüret edişinde tenine. Affet, ben sana ihanet ettim, seni çok s...