🌊 🌻
Yorum bekliyorummmm...♡
🌻 🌊Kitapları yerleştirmeyi bitirir bitirmez eve gittim. Üzerimi değiştirip bir şeyler yedikten sonra yeniden dışarı çıktım. Aklım allak bullaktı. Jaebeom bu gece grubuyla canlı müzik yapacaktı. Grubu, yalnızca bizim çevremizde ünlüydü. Zaten hiçbirinin amacı da büyük ün sahibi olmak değildi. Bu işi zevk için yapıyorlardı. Grup 4 kişiden oluşuyordu. Jaebeom, Jaebeom'un takım arkadaşı Jackson, Jooheon ve pek de iyi tanımadığım soğuk bir tip olan Mark. Onlarla çok az vakit geçirmeme rağmen iyi çocuklar olduklarını biliyordum.
Gitmek istemiyordum. Jaebeom'u şarkı söylerken izlemek tam bir işkenceydi. Kalbime iğneler saplıyordu.Fakat gidecektim. Söz vermiştim. Ondan kaçıp durduktan sonra en azından performansının en yakın arkadaşı tarafından izlenmesini hak ediyordu. Hava iyice kararmıştı, sekmeden sahne alacakları bara doğru gittim. İçeri girdiğim sırada, bütün ortama loş ışıklar hakimdi. Asıl spotlar ufak sahneye yönlendirilmişlerdi ve Jaebeom'um mikrofonun önünde bütün güzelliğiyle duruyordu. Sıkkın ifadesiyle kalabalıkta birini arıyormuş gibi dolaşan mavi gözleri üzerimde durdu. Yüzüne, aradığını bulduğundan mı bilmiyorum, güzelim tebessümü yerleşiverdi. Elini kaldırıp, ölçülü bir heyecanla bana selam verdi. Canımı yakıyordu. Bütün o güzelliğiyle, retinamı eritecekti. Ona bakmak, güneşe bakmak gibiydi...
Gülümsedim ve ben de elimi salladım. Yanıma gelecek vakti olduğunu sanmıyordum ki zaten zamanında geldiğime sevinmiş gibi bir hali vardı. Bir dakika sonra da bar çalışanlarından Kihyun duyuru yapmak üzere mikrofonu kaptı. Bar bayağı kalabalıktı.
" Onları çok özlediğinizi biliyoruz. İşte şimdi karşınızdaa NOX! "
Nox. Bu ismi Jaebeom bulmuştu. Gruplarının havalı bir isme ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. O zamanlar Latinceye fena takık olduğundan bu ismi seçmişti. Nox, Latince'de gece anlamına geliyordu. Böyle bir şeyi bilecek ve ölü bir dile ilgi duyacak tek kişi de oydu zaten. Her zaman; merakı, öğrenme isteği ve o mükemmel zekâsıyla, nutkumu yakalamayı başarıyordu. Ona tutulmamın birden fazla hatta yüzden fazla nedeni vardı. Belki de bu yüzden bu kadar acı çekiyordum.
Kihyun sahneden iner inmez, bardaki ışıklar iyice loşlaştı ve spotlar yalnızca ufak sahneyi aydınlattılar. Jaebeom yarım, özgüvenli tebessümüyle bana, sonra da kalabalığa bir bakış fırlattı. Ardından Mark'ın bagetlerine vurarak; 1,2,3.. diye saymasıyla başladılar. İlk önce Jackson sonra da Jooheon öyle güçlü bir elektro gitar performansı sergilediler ki herkes delirdi. Ve nihayet Jaebeom. Jaebeom şarkı söylemeye başladı. Rock söylüyor olmasına rağmen sesi öyle huzur vericiydi ki dizlerim tutmaz oldu. Saçlarımla oynamayım diye ellerimi cebime soktum. Kalabalık şarkıya eşlik ediyor, herkes eğleniyordu. Mark kendisini bateriye, Jackson ve Jooheon da gitarlarına kaptırmışlardı. Jaebeom'un gözleri kapalıydı. Yüksek notalara çıkıyor, çığlık atıyordu. Dudaklarını yalıyor, alnına düşen perçemlerini bir baş savuruşuyla geriye itiyordu. Zıplıyor, gülüyordu. Herkesi etkisi altına almıştı. Müzik, belini sarıyor, dudaklarını okşuyordu; müzik artık onunla bir bütündü. Müziği olmak istedim. Böylesine tutkuyla bağlandığı müziği...
Millet deli gibi dansederken ben arkamdaki duvara yaslanmış bir şekilde, ellerim cebimde, Jaebeom'un güzelliğinden ve sesinden bayılmamak için çaba sarfediyordum. Jooheon gitarına çığlık attırdı, Jackson yüksek bir akorla ortalığı yıktı ve Mark son bir kez bagetlerini şiddetle davuluna indirdi. Jaebeom derin nefesiyle yüksek bir notaya çıkıp aşağı atladı. Şarkı biter bitmez herkes o kadar çok bağırdı ve alkışladı ki sağır olacaktım. Jaebeom'un okyanus gözleri, kalabalıkta beni buldu. Teni ışıklardan ve terden dolayı parıl parıldı, tişörtünün yakası aşağı düşmüştü ve zifiri saçları alnına seriliydi. Güzeldi. Beni öldürecekti. Kıpkızıl dudakları ve beyaz dişleriyle bana kocaman gülümsedi, ben de ona gülümsedim. Sonra bir şey oldu. Her şey öyle hızlı gerçekleşmişti ki ne olduğunu anlamam biraz uzun sürmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morning Star' • 2jae *
FanfictionÖyle yakındaydın ki sana uzanmak için, dağlar kat etmem gerekti. Öyle yanımdaydın ki en uzağımdın. Ve benim yerim de uzaktı sana, yanı başındayken bile. Bu yüzden kırılırdı ellerim, her cüret edişinde tenine. Affet, ben sana ihanet ettim, seni çok s...