☆şarkıyla beraber okumanızı tavsiye ediyorum☆Telefonu kapatır kapatmaz ayağa fırladım. Kalbim boğazımda atıyordu. Beni çağırmıştı. Jaebeom, Jaebeom'um beni yanında istiyordu. Bana ihtiyacı vardı.
Mantığımı yitirmiş olabilirdim çünkü içinde bulunduğum durumda, duygularım fazlasıyla ağır basıyordu.Kendime gelmek için bir iki saniye durdum ve saçlarımı karıştırdım. Ardından ellerimle gözlerimi ovuşturup derin derin nefesler aldım.
Jaebeom'un bana ihtiyacı vardı.
Sakinleştikten sonra pijamalarımdan kurtulup üzerime siyah uzun kollu bir bluz, koyu renk bir kot pantolon ve siyah kot ceketimi giydim. Cenazeye gidiyor gibi görünsem de kombin yapacak vaktim yoktu, Jaebeom beni bekliyordu. Telefonumu da alıp telaşlı adımlarla aşağı indim. Oturma odasındaki annem bana seslendi.
" Youngjae?"
Koltuğa kıvrılmış, televizyonda bir şeyler izliyordu. Üzerinde kendi ördüğü yün, kırmızı hırka vardı.
" Neden giyindin?"
Gergin bir şekilde konuştum.
" Jaebeom yolda kalmış onu almaya gitmem gerekiyor."Annem elindeki kumandayı bırakıp kaşlarını çattı.
" Bu saatte mi?"
Başımla onayladım.
" Siz barıştınız mı ki?"
Göğsüm daraldı.
" Evet." dedim açıklama yapmak istemediğimden.
" Hava çok soğuk. Seni ben götürürüm, arabayla gideriz. Neredeymiş?"
Elimde olmadan hızla itiraz ettim.
" Arabayı bana veremez misin? Anne lütfen." diye yalvardım.
" Youngjae, kısıtlayıcı bir ebeveyn olmadığımı biliyorsun ancak gecenin iki buçuğunda seni arabayla tek başına hiçbir yere gönderemem. O kadar iyi kullanamıyorsun bile." dedi otoriter bir tonla.
Aklımı toparlamaya çalışarak elimden geldiği kadar sakin konuştum.
" Bir daha senden böyle bir şey istemeyeceğim, söz veriyorum. Arayacağım, mesaj atacağım istersen video dahi gönderirim lütfen gitmeme izin ver. Jaebeom'un bana ihtiyacı var, onu yüzüstü bırakamam. Anne lütfen. "
Annem gözlerini devirip nefesini dışarı verdi.
" Jaebum'un bu saatte dışarıda ne işi varmış ki?"
" Bilmiyorum. " dedim dürüstçe ve ekledim. " Beni aradı ve onu almamı istedi. Üzgün ve sarhoştu. O halde tek başına yola çıkmasına izin veremem. " dedim.
Annem üzgünce bana baktı.
Pes etmiş gibi soludu." Bir daha olmayacak! Yalnızca, Jaebum olduğu için ve sana güvendiğim için izin veriyorum. Beni arayacaksın ve 30'dan hızlı gitmeyeceksin! " dedi parmağını yüzüme sallayarak. Genelde böyle davranmazdı ancak şu anki durumun onu neden gerdiğini anlayabiliyordum. Sahiden de pek iyi kullandığım söylemezdi. Yollar buz tutmuş olabilirdi ve saat de araba sürmek için pek uygun sayılmazdı.
Heyecanla uzanıp onu öptüm.
" Söz veriyorum!"" Dikkatli ol." dedi, hüzün dolu gözlerle.
Başımla onaylayıp arabanın anahtarlarını da aldım ve evden çıktım. Arabayla gideceğimden çok uzun olmayan yol, 30 ile gidilebilecek kadar da kısa değildi. Daha hızlı ancak dikkatli bir şekilde arabayı sürmeye başladım.
Aklım çok kalabalıktı, buna rağmen yola öyle dalmıştım ki göz açıp kapayıncaya kadar bara ulaşıverdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morning Star' • 2jae *
Fiksi PenggemarÖyle yakındaydın ki sana uzanmak için, dağlar kat etmem gerekti. Öyle yanımdaydın ki en uzağımdın. Ve benim yerim de uzaktı sana, yanı başındayken bile. Bu yüzden kırılırdı ellerim, her cüret edişinde tenine. Affet, ben sana ihanet ettim, seni çok s...