8• 'daha ne kadar hayatta kalabilirdim'

297 33 183
                                        


Yorum....istiyorum....yorum...



Eve gittim. Ağlamayı kesmem uzun sürdü ama başardım. Yoojung, ne kadar ağlamamış gibi görünmeye çalıssam da kapıyı açar açmaz bir şeyler olduğunu anladı. Şişmiş, kızarmış gözlerim ve dudaklarım beni ele veriyordu.
Yoojung telaşla ağzımdan laf almaya çalışsa da tek bir şey bile söylemedim. Odama kadar beni takip etti ve tekrar ağlayacak gibi hissettiğimden onu def ederek kapıyı suratına kapadım. Çok kabacaydı, biliyordum fakat bu rezalet halime başka birinin tanık olmasını istemiyordum. Üstelik Yoojung çok hassastı, üzülmesini istemiyordum. Neden ağladığımı açıklayamayacak olmak ise cabasıydı. Tamamen bir çıkmaz.

Bomboştum. Sanki kalbimin tam ortasından koca bir parça sökülmüştü. Sanki içimde bir kara delik varmış da bütün iç organlarımı yutuyormuş gibi. Sanki, ölüyormuşum gibi. İhanete uğramışım gibi.
Oysa ihanet eden benim. Dostu olmaktan çok uzak olan, onu başkasıyla görünce midesine kramplar giren benim. Dostu olmam gerekirken olmayan benim. Aptal ben! Ne bekliyordum? Ne umuyordum? Bir gün ona söyleyebilmeyi mi? Ve o gün gelene dek onun beni bekleyeceğini mi?
Başkalarının dudaklarına biat etmeyeceğini mi?

Kapımı kilitledim. Banyoma girip yüzüme su çarparak toparlanmaya çalıştım, olmadı. Yaşlar, yüzüme fırlattığım sularla birlikte yanaklarımdan aşağı aktılar. Kendimi yatağa attım. Ellerimle ağzımı kapayarak geçmesini bekledim. Geçmiyordu.

O kız kimdi? Jaebeom'a nasıl dokunabiliyordu? Jaebeom'um, benim güzel Jaebeom'um onu yalnız bırakır bırakmaz bu kadar çabuk mu bulmuştu birisini?
O kızdan nefret ettim. Jaebeom'u öpen dudaklarından, Jaebeom'un kolları arasındaki incecik belinden, upuzun siyah saçlarından, bir erkeği öpmesinde bir sakınca olmayışından.

Jaebeom'umdan nefret ettim ve hemen geri sevdim. Kendimden tiksindim. Aklımda aynı soru çalkalanıp durdu:
Ne bekliyordum ki?

Bir kaç saat geçti, gözyaşlarım yüzümde kurumuşlardı. Kendimi artık uyumaya ikna ettiğim sırada, kapımda usul tıklamalar duydum.

" Uyuyacağım Yoojung. " diye seslendim kapıya doğru.

Sesim berbattı. Robot gibi konuşuyordum.

Kapı tekrar tıklatıldı.

" Git başımdan! " diye bağırdım.

Kapı açıldı.

" Youngjae. "

Başını içeri uzatmış bir şekilde bana bakıyordu. Ufak bir şok geçirdim.

" Jaebeom? "

İçeri girip kapıyı ardından kapadı.
Neden buradaydı?

" Yoojung ağladığını söyledi. " dedi.

İçimden bir küfür savurdum.

" Öyle mi? " diyebildim.

Yumuşak hareketlerle yanıma, yatağa oturdu. Tırnaklarımı tenine geçirmek, ona vurmak istedim. Kemiklerini kırarcasına sarılmak, dudaklarını kanatana dek öpmek istedim.

" Neden ağladın? " dedi. Sesi yumuşacıktı.

" Midemin ağrısı başıma vurdu ve gözlerim yaşardı. Ağlamadım. " diye zırvaladım hızla.

Çok yakındaydı. Leylak kokusu, göz pınarlarımı zorluyordu.

" Sorun ne Youngjae? " dedi.

Sesi kulaklarımı yaka yaka kalbime ulaştı. Adım dudaklarına ne de çok yakışıyordu, başkasına reva gördüğü dudaklarına...

" Sorun yok. " dedim gülümsemeye çalışarak. Ama beceremedim. Tebessümün doğamadan öldü.

Morning Star' • 2jae *Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin