30• 'içine milyarlar karışmış kimsesiz bir sirkülasyon abidesi'

118 22 24
                                    

Bir kitabı bitirdikten sonra "Teşekkürler" kısmını özellikle okumaya çalışırım. Çünkü bu bana, az önce içerisinde olduğum dünyanın bir başkasının zihninden fırladığını ve gerçek olmadığını hatırlatır. Beni kendime gelmeye ikna eder ve çok sevilen birine sarıldıktan sonra kucağında oluşan o boşluk hissine benzer bir terk edilmişliği perdelememi sağlar. Dün gece, Jaebeom'a aşkımı itiraf ettikten sonra bunun gerçek olduğuna inanmak için ne yapmam gerektiğini bilemedim. Çünkü ne eve nasıl geldiğimi ne de nasıl sabah yatağımda uyandığımı hatırlıyorum. Hatırladığım tek şey, ay ışığının aydınlattığı Jaebeom'un sıkıntılı ifadesiydi. Bir de yürümüştüm, kumsalda yürümüş ve omuzlarımın hafiflediğini hissetmiştim.

Yataktan kalkmaya çalıştım, çarşaflarımın hışırtısıyla her şey aklıma hücum etti. En ince ayrıntısına kadar her şeyi aniden hatırladım. Bir an için dehşete düştüm, fakat sonra rahatladım. Demek nihayet kendimi azad etmiştim. İyi hissettirse de uzun zaman önceki bir geçmişi arzuluyordum. Sanırım buna hiçbir zaman engel olamayacaktım.

Telefonumu elime aldığımda şarjının bittiğini gördüm ve şarja takıp aşağı indim. Saat oldukça erken olmalıydı. Perdeler henüz açılmamıştı ama gün ışığı içeri sızmayı başarıyordu. Kuşların cıvıltısını duyabiliyordum ve ortalıkta kimse yoktu. Mutfağa girip su ısıtıcıyı çalıştırdıktan sonra tekrar yukarı odama çıktım. Banyoda dişlerimi iyice fırçaladım, yüzümü yıkadım ve hızla duşa aldım. Üzerime temiz kıyafetler geçirdikten sonra mutfağa inip kendime papatya çayı yaptım. Dün çok içmemiştim ama başım yine de biraz ağrıyordu. Salondaki saate göre saat 7.30'du. Erken uyanmış olmama şaşırdım. Üstelik bugün Pazar'dı. Biraz daha uyumayı dilerdim çünkü oldukça bitkin hissediyordum fakat tekrâr uyuyasım hiç yoktu. Midem guruldayınca, buzdolabına bakmaya karar verdim ama hiçbir şey dikkatimi çekmeyince çayımı alıp yeniden odama vardım. Telefonum açılmıştı. Bir sürü cevapsız arama görmeyi beklemiyordum. İkisi Wonho'dan, biri Bambam'den ve diğer üçü Jooheon'dandı. Onları endişelendirmiş olmalıydım. Her birine evde olduğumla ilgili bir mesaj gönderdim. Ekrana, Jaebeom'un adını görmeyi umarak baktığımı fark etmek canımı sıktı. Salak gibi hâlâ umut ediyordum. Acaba ne zaman vazgeçmeyi öğrenecektim? O sırada telefonum çaldı. Arayan Shownu'ydu.

"Shownu?"

"Ah, Youngjae. Merhaba. İyi misin diye soracaktım."

" Şey, iyiyim. Sen?"

" Ben de iyiyim. Sanırım sana hatırlatsam iyi olacak. Dün gece sahil yolunda karşılaştık ve seni eve bıraktım. Oldukça üzgün görünüyordun."

" Ahh, kahretsin! Hiç hatırlamıyorum."

"Tahmin etmiştim, bayağı dalgındın."

"Herhangi aptalca bir şey söyledim mi?" diye telaşla sordum.

Shownu güldü. " Yoo, hayır. Ne olduğunu anlatmadın. Aslında hiçbir şey söylemedin."

Rahatlayarak derin bir nefes verdim. Shownu tekrar konuştu.

"Arkadaşların endişeli görünüyorlardı. Onlara seni eve bırakabileceğimi söylediğimde gittiler. Sahiden hiçbir şey hatırlamıyor musun?"

"Hayır. Aptalın tekiyim. Çok üzgünüm, başına bela olmuşum. "

"Hiç de bile. Ben de eve yalnız dönmeyi istemiyordum."

"Shownu çok teşekkür ederim. Gerçekten."

"Önemli değil."

"Özür dilerim."

"Ne için?"

"Devamlı karşına çıkıyorum ve aptallıklarımla uğraşmak zorunda kalıyorsun."

"Devamlı karşıma çıktığın doğru." Güldü "Ama aptallık etmiyorsun. Kendin olmakla fazla meşgulsün ve bunu seviyorum."

Morning Star' • 2jae *Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin