3 • 'gözlerinin turkuazı,dudaklarının kıvrımları'

305 41 25
                                    

Üzerine geçirdiği basit mavi tişört çok dar olmamasına rağmen sert göğüs kaslarını gözler önüne seriyor, gözlerinin turkuazını aydınlatıyordu. Kuzgun saçları daha çok, sağ gözünün üzerine dökülüyordu. Siyah çantasını tek omzuna atmıştı ve yarım bir gülümsemeyle bana bakıyordu.
Yutkunmamaya çalışarak, zar zor gülümsedim.

" Ohio! " diye şakıdı.

" Günaydın. Bu sene Japonca mı alıyorsun? "

Kıkırdadı. " Çok mu belli ediyorum? "

Güldüm. " İçeri gelsene."

Kocaman gülümsemesi ve akıcı hareketleriyle içeri girdi. O bütün doğallığıyla rahatken, kalbimin sesini kısmalıydım. Normal olmak zorundaydım, ya da ona en yakın olan ne ise, o.

" Günaydın Bayan Choi! " diye seslendi Jaebeom.

" Günaydın Jaebum! Yemeğe gelsene. " 

Jaebeom hemen mutfağa gitti. Ardından, onu takip ettim. Yoojung kocaman bir sırıtışla, bir Jaebeom'a bir bana baktı. Kaşlarımı çattım.

Yoojung el sallayarak " Selam Hyung. " dedi.

Jaebeom da Yoojung'a el salladı.
" Selam Yoojung. Görmeyeli ne kadar da güzelleşmişsin öyle. "

Yoojung bütün yaz boyunca şehir dışında kamp yaptığından ve onu göremediğinden böyle demişti.
İstemsizce öksürdüm. Yoojung'un sırıtışı iyice büyüdü. Sanki az önce azarlanan kendisi değildi.

" Siz de her zamanki gibi göz kamaştırıyorsunuz Bayan Choi. " dedi kusursuz dişlerini ifşalayan gülüşünü yüzüne takınarak.
Neden herkese karşı bu kadar çekiçi olmak zorundaydı? Uğruna eridiğim cazibesinin, nasıl oluyordu da herkes üzerinde tesiri vardı?

Annem kıkırdadı. " Ah, kibarlık ediyorsun Jaebum. Annen nasıl? "

Jaebeom rahat tavırlarla masaya yerleşerek, bir şeyler yemeye başladı. Böyle olmasını seviyordum. O hayatımın her alanında, yabancı olmaktan çok uzaktı.

" Oldukça iyi aslında. Hâlâ iyileşiyor fakat acısı dindi. " diye cevapladı annemi.

Annem başıyla onaylayarak, Jaebeom'un önüne yemesi için bir sürü şey yığdı ve selam gönderdi. Bayan Im bir süre önce göğüs ameliyatı geçirmişti. O zamanlar Jaebeom için fazlasıyla zordu.

" Doyduysan Hyung, artık gidebilir miyiz? "

Yoojung yine telaşla inleyince,  gitmeye karar verdik. O an ona bir tane geçirmek istedim. Jaebeom özür dileyip hemen ayağa fırladı. Annem Yoojung'a bıyık altından kızarken sırıttım. Sonunda, hepimiz annemi öpükten sonra, evden çıktık.

Yoojung koşar adımlarla önümüzden yürüyordu. Bir iki dakikadır, tek kelime etmemiştik.
Her bakışta kalbimi sızlatan adama gözlerimi sabitledim.
Mavi. Bu rengin etkisinden asla çıkamayacaktım.

" Endişeli görünüyorsun. " dedi.

Oysa gözlerine bakmamın canımı yaktığından bihaberdi.

Onu bozmadım. Böyle düşünmesi çok daha iyiydi.

" Yoojung'un fazla telaş yapıp, her şeyi mahvetmesinden korkuyorum. " dedim.

Gülümsedi. Eridim.

" Merak etme. Jung her zaman kendi başının çaresine bakabilmiştir. " 

Yarı buruk bir tebessümle karşılık vererek, aklımı kurcalamasına izin verdim. 

Beni rahatlatmaya çalışması, kardeşime bu kadar samimi bir şekilde hitab etmesi, bu kadar içten ve sıcak gülümsemesi...

" Teşekkür ederim Jaebeom. "

Morning Star' • 2jae *Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin