Yorum yapmayı unutmayın lütfen.♡
🎼 As Time Goes By ~ Dooley Wilson🎼
Jaebeom odamdan çıktığı andan itibaren, aklımda bir kasırgayla başbaşa kalmıştım. Kasırga öyle güçlüydü ki bilincimi varlığımdan öteye savurmuştu. Nasıl nefes alındığını dahi unutmuştum ve anılarım işgale gelmişlerdi. Jaebeom'un bu ölümcül hamlelerinden usanmıştım, işte yine beni nakavt etmişti. Ona olan aşkım, öpücüğüyle harlanınca bir köşeye gömdüğüm acılarım da hortlayıvermişlerdi. Yaşanan her şey bir anda üzerime çullanmıştı ve çok, çok ağırlardı. Kırgınlıklarım, terk edilişim ve aylarca bekletilişim az önceki öpüşmeyle neredeyse kıyasıyaydı. İçim öyle karşıt ve tezattı ki ne hissettiğimi çözümleyemiyordum. Hâlâ buruktum, işte onu biliyordum. Ve zihnim tıka basaydı. Kendimi bu enkazın altından çıkarmalıydım.
Düşünecek çok şeyim olması bana hiçbir zaman iyi gelmedi. Buna rağmen her daim fazla düşünmekten de kendimi alamadım. Ancak şimdiki durum için kararlıydım; aklımı boşaltacak ve düşünmem gereken şeylerden uzaklaşacağım. Öyle yapmak adına yatağa girip, yorganıma sarıldım. Ağrının birazını gözlerimden akıttıktan sonra, derin bir nefes alıp soluk bir uykuya daldım.
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Haftasonum sakin ve sessiz geçti. Tek yaptığım, Minho'nun kitapçısından aldığım deniz biyolojisiyle ilgili kitapları karıştırmak oldu. Mavi kitaplarım, beni öyle sıcak sarmaladılar ki zihnimdeki buzdan kayalığa pek çarpmadım. Fakat Jaebeom'u düşünmeyerek bile düşünüyordum, bu da aşkın lanetiydi. Hâlâ ona aşıktım, hem de öyle aşıktım ki deniz ve balıklarla ilgili bir şeyler düşünmediğim her dakika yüzünü gözlerimin önünden kovalamak zorunda kalıyordum. Yine de dert etmedim. Artık acele etmeme ve sırtımda yüreğimi taşımama gerek yoktu. Heybemi Jaebeom'a teslim etmiştim. Acaba o ne düşünüyor diye merak ettiğim olmuyor değildi. Oysa bana hiçbir koşulda ulaşmayı denemedi. Ne evime uğradı ne de aradı. Söz verdiği gibi kendinin fazlasıyla kullandığı zamanın bir kısmını bana ödünç veriyordu. Açıkçası buna minnettardım. Göğsüm onun adının tınısıyla atsa da onu görmek istemiyordum. Dinlenmek iyi geliyordu. Okyanus iyi geliyor, yengeçler ve algler ve derin dalış cihazlarıyla beynimi doldurmak iyi geliyordu. Minho'ya bir teşekkür borçluydum.
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Pazartesi, salı ve çarşamba.
Sessiz haftasonuma ek olarak üç gün geçti. Okulun kapanacağı haftadan önceki son haftaya varmıştık. Jaebeom ancak beş gün kadar sessiz kalabilmişti. Ve nihayetinde peşime takılmıştı.
Ben ayları devirirken o beş gün ancak dayanmıştı. Ona kızgın olmalıydım. Bağırıp çağırmalı. Gitmesini söylemeliydim. Ancak perşembe günü sabah habersizce gelip kahvaltıya katıldığında; annem ve Yoojung'la bütün cazibesini gözler önüne sererek sohbet ettiğinde, anneme kendini akşam yemeğine davet ettirdiğinde ve okuldan sonra peşime takılıp beni sıkboğaz etmeden sıkboğaz ederek evime geldiğinde, ben duş alırken odamda kitaplığımı karıştırdığında, banyodan çıktığımda ıslak saçlarıma dokunup gülümsediğinde ve bir şey demeden odamdan çıkıp aşağı indiğinde, annem bibimbap yaparken havuçları neşeyle doğradığında, annemi güldürdüğünde, sakarlıktan parmağını kesip benden yara bandı istediğinde, yara bandını parmağına yapıştırırken gözlerini üzerimden ayırmadığında, bana özlem ve sevgiyle onu kabul edip etmeyeceğimi sormadan gülümsediğinde, sofrayı kurmamıza yardım ettiğinde, Yoojung'un dans etmesini izleyip onu tebrik ettiğinde, yemek yerken çok sevdiğim sarımsaklı ekmeğin çıtır kısımlarını özellikle bana uzattığında, bardağımdaki üzüm suyu boşalınca tereddüt etmeden kendi eviymiş gibi mutfağa gidip elinde yemeğe gelirken kendi getirdiği yeni bir şişe meyve suyunu bardağıma doldurduğunda, anneme ellerinize sağlık harika olmuş dediğinde, tabağını silip süpürürken devamlı gülümsediğinde, mavi gözleriyle ışıl ışıl sohbet ettiğinde, masayı toplamama yardım ettiğinde ve ben bulaşıkları yıkarken tezgaha kalçasını dayayıp ona uzattığım tabakları kuruladığında, kurularken bana kaçamak bakışlar atıp günümle ilgili sorular sorduğunda, bana grubuyla ilgili bir şeyler anlatıp beni provalarda görmeyi özlediğini söylediğinde, bir an hüzünlenip sustuğunda, aramızda yalnızca tabak çınlamaları duyulurken beni izlediğinde, annemin sesi bizi çağırınca içeri gittiğinde, annem onu film gecemize katılmaya davet edince kabul ettiğinde, bizimle çikolatalı pasta yeyip annemin hastanede yaşadığı komik anları anlatırken kahkaha attığında, annesinin hastalığından bahsederken gözleri dolduğunda, anneme bütün akşam için teşekkür ederken Yoojung'la ona sarıldığında, ben onu kapıdan geçirirken bana uzun uzun baktığında, uzanıp sarılmaya ölesiye korktuğunda, bu korkusundan hoşlandığımı gördüğünde ve bana iyi geceler dileyip gittiğinde onu iteleyemedim; hiçbir şey yapmadım. Bütün gün boyunca, yalnızca aptal gibi gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morning Star' • 2jae *
FanficÖyle yakındaydın ki sana uzanmak için, dağlar kat etmem gerekti. Öyle yanımdaydın ki en uzağımdın. Ve benim yerim de uzaktı sana, yanı başındayken bile. Bu yüzden kırılırdı ellerim, her cüret edişinde tenine. Affet, ben sana ihanet ettim, seni çok s...