Multimedia: Chae Yoo Seun
36.Bölüm
“ALEC!” Seung Ho duyduğu sesle uyuduğu yerden yuvarlandı. Tek eliyle saçlarını karıştırırken uykulu gözlerle onu uyandıran kişiye baktı.
“Taeyon-ah? Ne işin var senin burada?” Taeyon sinirle az önce Seung Ho’nun düştüğü koltuğa oturdu. Seung Ho da uykulu haliyle ne olduğunu anlamaya çalışarak onun yanına oturdu. Normalde Taeyon şirkette onun yanında olmamaya özellikle dikkat ederdi. Şimdi böyle bağırarak buraya gelmesi için bir şeye ciddi anlamda sinirlenmiş olması gerekiyordu.
“Tehdit edildim! Hem de Min Hyuk tarafından!” Seung Ho anlamadığını belirtircesine kaşlarını çattı. Kafası daha da karışmıştı şu an. Min Hyuk onu tehdit ettiyse neden Seung Ho’nun yanına geliyordu? Taeyon ona gözlerindeki soru işaretleriyle bakan Seung Ho’yu görünce gözlerini devirdi. Uyandığında bir şeyleri algılaması neden bu kadar zor oluyordu ki sanki?
“Min Hyuk denilen o adi herif önce bana dinlenmem için izin vereceğini söyledi. Sonra da bana Busan’a gidebilmem için bilet verdi ve bana seninle gitmem gerektiğini söyledi! Tanrım! Gerçekten! Onu öldürmem için bir neden söyle bana!”
“Ben mi?”dedi Seung Ho kendisini göstererek. Taeyon sesli bir şekilde nefesini dışarıya üfledi. Sonra başını iki yana salladı.
“Git yüzünü falan yıka Alec. Kendine gel ki sinirimi senden çıkarabileyim.”
“İstemiyorum.”dedi Seung Ho ve aniden başını Taeyon’un kucağına koydu. Taeyon olayın şokuyla şaşkınca gözlerini kapatan Seung Ho’ya baktı.
“Ya… Ya… Sen… Ne yaptığını sanıyorsun? Hemen kalk… Kalkmıyor musun? Alec!”
“Biraz sessiz ol. Uyumam lazım.”dedi Seung Ho uyku sesiyle. Taeyon sinirle bacağını salladı. Seung Ho başı hareket edince sinirle homurdandı gözlerini açmadan.
“Ya! Git başka yerde uyu!”
“Cha! Hyung işte istediğin… Noona?” Aniden içeriye dalan Yoo Seun şaşkınlıkla bir Taeyon’a bir Seung Ho’ya bakıyordu. Taeyon kızgın bir ifadeyle Yoo Seun’a döndü.
“Yoo Seun-ah! Kaldır şunu!””
“Hareket etmeyi kesmeyecek misin?”diye homurdandı Seung Ho yine. Taeyon öfkeyle burnundan soluyordu. Yoo Seun onların bu haline sırıtarak baktı. İlk şokunu üstünden atmıştı. Prova odasında yere bağdaş kurup elindeki poşettekileri dışarı çıkarmaya başladı.
“Noona? Bir şey sorabilir miyim?”
“Sonra onu üstümden kaldıracak mısın?”diye sordu Taeyon parmağıyla Seung Ho’yu işaret ederek. Seung Ho gözleri kapalı bir şekilde Taeyon’un elini yakaladı ve elini avucunun içine hapsetti. Taeyon elini çekmeye çalıştıkça Seung Ho daha sıkı tutuyordu elini.
“Ah, gerçekten! Tamam, çekmeyeceğim, bırak! Elimi morartacaksın.” Seung Ho bu cevapla gülümseyerek elini biraz gevşetti. Taeyon sinirle nefesini bırakıp Yoo Seun’a döndü.
“Hyungu bu şekilde göreceğimi hiç düşünmezdim.”dedi Yoo Seun sırıtarak.
“Ben hala buradayım.”diye homurdandı Seung Ho uykulu ama bir o kadar da kızgın bir sesle. Taeyon tekrar elini çekmeye çalışınca elini daha sıkı tutup anlaşılmayan bir şeyler homurdanıp Taeyon’un kucağına biraz daha gömüldü. Taeyon gözlerini devirdi.
“Sanırım onu hiç kimse oradan kaldıramaz noona.”dedi Yoo Seun gülümseyerek. Seung Ho’nun bu halleri ona yabancıydı. O, Seung Ho’yu hep sert biri olarak tanımıştı, herkes öyle biliyordu. Aynı evde yaşıyor olsalar bile hiçbir zaman Seung Ho’nun bu yüzünü görmemişti. Taeyon’un yanında değişiyordu ve onun bu hali Yoo Seun’u garip bir şekilde mutlu ediyordu. Seung Ho’nun mutlu olmasını istiyordu. Seung Ho ona hep bir ağabey gibi davranmıştı. Kendi acılarını unutup her zaman ona destek olmuştu. Şimdi acılarını unutup mutlu olma sırası Seung Ho’daydı ve Yoo Seun bunun için her şeyi yapacaktı. Ama önce aklına takılan başka bir sorunun cevabını almalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahne Bizim!
Teen FictionFan fiction değildir! “Sen istesen bile seni bırakmam Taeyon-ah… Sonsuza kadar senin yanında olacağım. Kalbinde olacağım, kalbimde olacaksın…” Onun bildiği tüm masalların sonunda “sonsuza kadar mutlu” yaşanırdı. Hayatının bir masal olmadığını, hiçbi...