Sahne Bizim! -35-

390 21 49
                                    

35.Bölüm

“Şimdi küçük fahişenin ölümünü izleyebilirsin.”

“Hayır!”diye bağırdı Seung Ho korkuyla. Buna kandığına inanamıyordu. Taeyon korkuyla açılan gözlerini Seung Ho’ya çevirdi. Seung Ho’nun gözlerinde de aynı ifade vardı. İkisinin gözleri buluşunca Seung Ho kısık bir sesle fısıldadı.

“Onu bırak… Lütfen…”

“Hmm… Ne yapsak ki? Bırakmak istemiyorum.”dedi Se Na ve tetiğe dokundu. Birden sessiz ortamda patlayan silah sesiyle Seung Ho korkuyla iplerden kurtulmaya çalıştı.

“Hayır! Taeyon!”

Yarım saat önce…

Kang Joon telefonda duyduğu şeyle olduğu yerde donakalmıştı. Nasıl olabilirdi? Ona haber bile vermemişlerdi… Telefonu parçalamak üzere olduğunu fark edince hızlı hareketlerle telefonu cebine koyarak arabasına atladı. Trafik kurallarını görmezden gelerek arabasının hız sınırını zorluyordu. Birden aklına gelen şeyle tek eli direksiyondayken cebindeki telefona uzandı. Duyduğu korna sesiyle direksiyonu hızla yana kırdı. Derin bir nefes aldı… Öbür dünyayı boylamasına çok az kalmıştı az önce… Aklına dolan düşüncelerle gaza yüklenip telefonuna uzandı tekrar. Tek gözü yoldayken rehberden istediği kişiyi buldu. Telefonu kulağına dayayarak sinirle söylenmeye başladı.

“Hadi… Aç şunu… Hadi…”

“Ben Min Hyuk.” Telefonun öbür ucundan gelen sesle rahat bir nefes alıp hızla konuştu.

“Ben Kang Joon. Taeyon bahsetmiştir sana. Her neyse… Bunun için zamanımız yok. Se Na delirmiş ve Taeyon’u kaçırmaları için emir vermiş. Onu sağ bırakacağını sanmıyorum. O yüzden acele edip sana atacağım adrese birkaç adam gönder. Silahlı!”

“Tamam.” Kang Joon tam kapatacakken Min Hyuk tekrar konuştu. Sesindeki minneti duymak Kang Joon’u şaşırtmıştı. “Teşekkürler Kang Joon… Onu hep kolladığın için…”

Telefondan gelen sesle kapattığını anladı Kang Joon. Ama hala şaşkın bir şekilde yola bakıyordu. Şaşkınlığından sıyrılarak hızla Taeyon’u tuttukları yeri mesaj olarak attı Min Hyuk’a. Ne olursa olsun Taeyon’a zarar gelmesine izin vermeyecekti…

 

Şimdiki zaman…

Kang Joon silah sesiyle önce irkilse de sonra rahat bir nefes almıştı. Seung Ho üstüne bir an da yüklenen acı ve ani rahatlamayla kendisini oturduğu sandalyeye bıraktı. Başını geriye doğru atıp sesli bir şekilde inledi. Bir an için onu kaybettiğini sanmıştı… Tekrar… Gözlerini sımsıkı yummuş Taeyon’a baktı. Olayın şokunu yaşıyordu hala ve deli gibi titriyordu. Se Na acıyla bağırarak yere düşünce Taeyon korkarak gözlerini açtı ve kanlı elini tutan Se Na’ya baktı şaşkınlıkla. Odadaki diğer adamlar ve patron patlayanın Se Na’nın silahı olmadığını fark edince hızla ayağa kalkmışlar ve nereden ateş edildiğini anlamaya çalışıyorlardı. Birden içeriye giren siyah takım elbiseli adamlarla neye uğradıklarını şaşırmışlardı. Hepsi silahlarına davranmıştı ama onlardan çok daha önce tetiklerini çekip namluları onlara doğru uzatan adamlar gözlerini bile kırpmadan onları izliyorlardı.

“Bakın burada kim varmış…”diye bir ses doldu odayı. “Jung Ji Suk… Demek görüşmeyeli küçük çocuklarla uğraşıyorsun…”

“Baek Dae Shik…” diye tısladı patron dişlerinin arasından. Adamları Se Na’nın etrafını sarmışlar, onu olası bir tehlikeden korumaya çalışıyorlardı.

Sahne Bizim!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin