Sahne Bizim! -47-

240 18 2
                                    

47.Bölüm

Birini kaybetmek nasıl bir duygudur? Hiç kimse bu hisleri tatmadan bunu anlayamaz... Hayatta değer verdiğiniz sayılı insan varsa ve bunlardan birini zaten kaybettiyseniz, değer verdiğiniz başka birini kaybetmek sizin için daha da zor olur. Öncekinden daha da çok acıtır, çünkü eski bir yarayı tekrardan açmışsınızdır. O kişiyi kaybettiğinizi sandığınız anda ona yeniden kavuşmak ise... Yeniden doğmak gibidir. Beyninizde oluşmuş olan tüm kötü düşünceler, benliğinize işlemiş olan tüm olumsuz hisler bir anda yok olur, hafiflersiniz... Hissettiğinizin mutluluğu kelimelerle tarif edemezsiniz. Taeyon da tam olarak bu durumdaydı işte... Babasının uyanmadığı her an kendisini biraz daha olumsuzlukla doldurmuştu. Biraz daha karamsarlık çukuruna yaklaşmıştı. Ama şimdi... Karşısında yorgun bir gülümsemeyle ona bakan adamı görünce içinde hissettiği mutluluğu nasıl göstereceğini bilemiyordu. O kadar mutluydu ki bunu kendisine saklayamıyordu. Babasını öpüyor, ona sıkı sıkıya sarılıyordu. Gözyaşları yanaklarından süzülürken bu kadarı ona yeterli gelmiyordu. Hıçkırıklarla ağlıyordu. Ama bunun nedeni kesinlikle üzgün olması değildi. Babasının da annesi gibi onu terk ettiğini düşünmüştü. Artık özlediği zaman yanına gittiğinde onunla konuşamayacağını düşünmüştü.

Annesinden biliyordu Taeyon, ona bir şeyler anlatırken annesinin cevap verememesi canını en çok yakan şey olmuştu her zaman için. Bunu tekrar yaşamayacağı için o kadar mutluydu ki...

"Sence de bu kadar yetmez mi Taeyon-ah? Jae Joong'un dinlenmesi gerekiyor."

Taeyon somurtsa da babasından ayrılmıştı. Seung Ho gülümseyerek kollarını ona doladı. En az Taeyon kadar rahatlamıştı o da. Jae Joong sadece Taeyon'un babası değildi. Aynı zamanda onun da babasıydı.

"Onu biraz uzaklaştır buradan Seung Ho-yah..."dedi Jae Joong kızına sevgiyle bakarken. Tayeon tam itiraz edecekken kaşlarını çattı. Onun bu hareketi Taeyon'un söylenmeye başlamasına eden olmuştu ama yine de itiraz etmemişti Taeyon.

Seung Ho biraz daha onların yanında durduktan sonra Taeyon'u da yanına alarak odadan çıkmıştı. Hastanenin dışına çıktıklarında gidecekleri yeri çok daha önceden düşünmüş olduğu için kendinden emin adımlarla yürümeye başlamıştı bile.

"Nereye gidiyoruz?"

"Bizimkilerin yanına..."

"Bizimkiler derken seninkiler olan bizimkiler mi yoksa benimkiler olan bizimkiler mi? Ya da... Hepsi mi?" Seung Ho gözlerini devirerek Taeyon'u kolunun altına çekti. Taeyon hala soran gözlerle ona bakmaya devam ediyordu.

"Sen ya da ben diye bir şey yok Taeyon-ah... Bizimkiler olan bizimkilerin yanına gidiyoruz. Neresi olacağını da boşuna sorma, çünkü söylemeyeceğim."

Taeyon somurtarak önüne döndüğünde Seung Ho keyifle gülümsemişti. Taeyon ile birlikte oldukları zamanlar takıldıkları bir kafe vardı ve her zaman oraya giderlerdi. Orada bir sürü anıları vardı. Tekrardan birlikte olmaya başladıklarından beri bir kez olsun gitmemişlerdi oraya. Aslında provalar, konserler, okul, başlarındaki belalar derken neredeyse hiç baş başa vakit geçirememişlerdi de... Evet, şimdi de baş başa olmayacaklardı ama Taeyon'un bundan hoşlanacağına emindi.

Uzun süre sessizce yürüdükten sonra tanıdık gelmeye başlayan sokaklarla birlikte Taeyon heyecanlanmaya başlamıştı. Seung Ho'ya baktığında onun gülümseyerek yola baktığını görmüştü. Yanlarından geçen birkaç kızın Seung Ho'ya beğeni dolu bakışlar attığını görünce somurtarak dirseğinin onun karnına geçirdi.

"Yah! Sesim bile çıkmadı!"

"Yüzündeki şu sırıtmayla etrafına bakmayı sürdürürsen eğer yakın bir zamanda sırıtmana yaran kasların yerinde olmayacak Young Seung Ho!" Seung Ho Taeyon'un boynuna doladığı kolunu kendisine çekerek Taeyon'u biraz daha kendisine yaklaştırdı.

Sahne Bizim!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin