Sahne Bizim! -45-

248 20 16
                                    

Önceki bölümü geç koyduğum için biraz kısa da olsa bu bölümü hemen yayınlamak istedim. umarım beğenirsiniz =)

45.Bölüm

Bir hafta olmuştu… Koskoca bir hafta… Ama babası hala gözlerini açmamaıştı. Tüm medyaya bu haber yayılmıştı ama Taeyon bunu önemseyemiyordu bile. Ruhunu kaybetmiş gibi hissediyordu. Tüm bunların bir kabustan ibaret olmasını istiyordu. Başlarda herkesi kendisinden uzak tutumaya ve acısını tek başına yaşamaya çalışsa da Seung Ho ve Han Bin başta olmak üzere hiçkimse onu yalnız bırakmamıştı. Sürekli onu neşelendirmeye çalışıyorlar, umudunu kaybetmesine engel olmak istiyorlardı.

“Hala haber yok mu?”diye sordu Min Hyuk yanında dikilip, aynı onun gibi, Taeyon’un ifadesiz yüzünü izleyen Kang Joon.

“Hayır ama polisleri ayarladım. Se Na ile biz hesaplaşacağız. Sonu da aynı Jae Joong’a yapmak istediği şekilde olacak.”

“Yaptığı şeye pişman edeceğiz onu.”dedi Min Hyuk sıkılı dişlerinin arasından.

“Bu yüzden ortaya çıkmıyor ya…”dedi yanlarına gelen Hyun Joon. Kang Joon omuz silkti.

“Eğer pişman olacaksa hiç başlamayacaktı. Onu yüzlerce kez uyarmıştım bu işe bir son vermesi konusunda. Beni dinlemedi, öyleyse sonuçlarına katlanmasının vakti geldi de geçiyor bile…”

Hyun Joon bu iri adamın Taeyon’a olan bağlılığın korktu bir an için. Taeyon’u bu şekilde görmek Kang Joon için diğerlerinden daha zordu çünkü onun bu hale gelmesinin nedeninin kendisinin Se Na’yı engelleyememiş olması olduğunu düşünüyordu.

“Çocukları eve yollayın. Özellikle de Taeyon’u. Burada oturması sadece daha da umutsuzluğa kapılmasına neden olacak.”

“Bunu senin söylemen daha iyi olmaz mı?” Hyun Joon’un sorusuyla birlikte gözlerini kaçırdı Min Hyuk. Boğazına oturan yumruyla birlikte kısılan sesiyle zorlukla konuştu.

“Onun yüzüne bakıp bunu söyleyecek cesaretim yok…”

Min Hyuk arkasını dönüp giderken Kang Joon da gözlerini kaçırmaya başlamıştı Hyun Joon’dan. Aynısı onun için de geçerliydi, biliyordu Hyun Joon. Derin bir nefes çekti içine. Tek elini Kang Joon’un omzuna koyarak destek olurcasına sıktı. Kang Joon ona yarım ağız gülümseyince başıyla gitmesini işaret etti. Kang Joon da Min Hyuk’un peşinden gidince iç çekerek diğerlerinin bir haftadır işgal ettiği alana gitti. Tam Taeyon’un önünde durduğunda Taeyon boş gözlerini ona sabitlemişti.

“Eve gidiyorsunuz, Taeyon-ah… Baban seni bu şekilde umutsuzluk içinde görmek istemez…”

“Zaten beni göremiyor, öyle değil mi?”diye sordu Taeyon düz bir sesle. Yanında çaresiz bir şekilde ona seslenen Seung Ho’yu umursamadı bile. Diğerleri onu yalnız bırakmayınca herkesle arasına belli bir mesafe koymuştu ve bu herkese Seung Ho da dahildi.

“Sen bu musun Go Taeyon?!”

“Yeter artık!”diye bağırarak ayağa kalktı Taeyon. “Neden herkes gelip benim bu olmadığımı söylüyor? Ben buyum tamam mı! Duvarlarına o kadar vurdunuz ki bu binanın son bir darbeyle işi bitti. Ve ne? Gelmiş bana benim bu olmadığımı mı söylüyorsunuz? Gerçek ben buyum! İster beğenin ister beğenmeyin! Yeter artık! Yıkıldım… Bittim ben… Ayakta duracak gücüm bile yok! Neden bunu anlamak istemiyorsunuz?”

“Sen bu değilsin!”diye bağırdı Han Bin. “Sakın bana çocukluğumdan beri neredeyse her anımı birlikte geçirdiğim kişiyi tanımadığımı söyleme! Ben seni kendimden daha iyi biliyorum Taeyon-ah! Seni senden daha iyi biliyorum ve emin ol bu sen değilsin! Darbelere dayanamıyor musun? Benim tandıığım Taeyon bunu asla kimseye göstermez! Benim yüzümden başına geldi tüm bunlar… Ben seninle bu kadar yakınım diye oldu her şey… Bu his beni kahrediyor Taeyon-ah… Babam gibi sevdiğim adamın içeride yatmasının tek nedeninin ben olduğumu bilmek emin ol senden daha çok kahrediyor beni! Senin şu zamana kadar yaşadığın her şeyin, çektiğin tüm kötü anların nedeni olduğumu bilmek bana hiç zarar vermedi mi sanıyorsun?” Han Bin derin bir nefes alarak devam etti. Kızaran gözleri kendisini ne kadar kastığını belli ediyordu. “Ben senden daha çok zarar gördüm Go Taeyon. Biz birbirimize benziyoruz. Bunu sen söylerdin hep… Eğer ben yıkılmadıysam, senin için hala ayaktaysam… Sen de aynısını yapmalısın. Hayır, buna mecbursun… Eğer ben yapıyorsam, sen de yapacaksın!”

Sahne Bizim!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin