Sahne Bizim! -5-

476 29 2
                                    

Seunsang: öğretmen

imma: serseri

pabu: aptal

maknae: bir grubun en küçüğü

Multimedia: Taeyon

5.Bölüm

Taeyon, onun gözlerindeki kısa süreli şaşkınlığı görmüştü ama fazla kısa sürmüştü. Seung Ho anında kendisini toparlamış ve her zamanki maskesini yüzüne yerleştirmişti bile. Gözlerindeki bakış hiçbir şey ifade etmeyen, soğuk bakışlardan başka bir şey değildi. Aynı bakış Taeyon’un da gözlerinde oluşmuştu. Buz gibi gözlerle birbirlerine baktılar bir süre.

Taeyon onu baştan aşağıya inceledi aynı Seung Ho’nun da az önce ona yaptığı gibi. Eninde sonunda karşılaşacaklarını biliyordu Taeyon. Ama bu kadar kısa sürede olmamasını ummuştu. Özellikle bu kadar duygu yüklü olduğu bir anda… Anılarının yeniden canlandığı bir anda…

“Hiç değişmemiş…” diye düşündü Taeyon. Ya da sadece görünüşü aynı kalmıştı… Çünkü o, artık Taeyon’un tanıdığı Seung Ho değildi.

Seung Ho, Taeyon’un bakışlarındaki ani sertleşmeyi fark edince ortada dikildiklerini fark etti. Koridorda kimsenin olmaması onların şanslarınaydı. İkisi de aynı anda harekete geçtiler. Birbirlerini hiç tanımıyorlarmış gibi, sokaktan geçen iki yabancı gibi birbirlerinin doğru ilerlediler. Birbirlerinin yüzlerine bile bakmadan, beraber geçirdikleri koskoca bir yılı yok sayarak geçip gittiler. Kısa bir zaman gibi gözüken, on yılmışçasına bir şeyler paylaşmış oldukları o bir yılı ikisi de görmezden geldi.

Tam Seung Ho’nun yanından geçerken, Taeyon’un içinde bir şeyler kıpırdandı. Umut…

Belki...”diye düşündü Taeyon bir anlığına. “Belki beni durdurur ve her şey için bir açıklama yapar, özür diler…”

Ama bu düşünce geldiği gibi onu kovaladı Taeyon. Bir nedene ihtiyacı var mıydı ki? Onu bırakıp gitmişti… Sözünü çiğneyerek… Peşinde onu kovalayanlar olduğunu bile bile… Onu tehlikede tek başına bırakmıştı Seung Ho. Hem de verdiği o sözlere rağmen…

Seung Ho verdiği sözü ne olursa olsun tutardı. Ama ona verdiği sözü tutmamıştı. Onun gözündeki değeri verdiği sözü bile tutmasını gerektirmeyecek kadardı işte… Durum buyken, bir açıklama ne işine yarardı, kalbini daha fazla acıtmaktan başka?

Özür mü? Taeyon’un yaraları bir özürle kapanmayacak kadar derindi. Fazla derin ve bir o kadar da can yakıcı…

Koridorun sonundaki köşeyi de döndüğünde derin bir nefes aldı Taeyon. Biraz ilerisinde duran öğretmenler odasını görebiliyordu ama önce birkaç saniyeyi içindeki duygu karmaşasını bastırmak için kullanabilirdi.

Kendisini toparlayıp öğretmenler odasından içeriye girdiğinde ona şaşkınlıkla bakan öğretmenleri görmemezlikten gelerek başını masasından kaldırmamış olan Bay Oh’a odaklandı. Öğretmenlerin hepsi onu tekrar burada gördükleri için şaşırmışlardı. Bay Oh’un masasının hemen önünde dikildiğinde Bay Oh önündekinin kim olduğuna bakmak için başını kaldırdı. Gördüğü şeyin doğruluğuna emin olmak istercesine gözlerini kırpıştırdı birkaç kere… Daha sonra sadece bir şeyler okurken kullandığı gözlüklerini düzeltti ama bunun gereksizliğini fark edip gözlüklerini çıkardı. Gözlerinde hala şaşkınlık vardı ama şaşkınlığın yanı sıra başka bir duygu daha vardı ve gittikçe belirginleşmeye başlıyordu. Özlem…

Taeyon kendinden emin bir tavırla sırıtarak Bay Oh’a alaycı bakışlarını gönderdi. O, bu kadar duygusal biri değildi ve bunu Taeyon’a gösterdiği için Taeyon bu anı kaçıramazdı.

Sahne Bizim!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin