Merhaba!!!!!!! Nasılsınız?
Bu bölüm de giriş bölümlerinden biri ama sabırla okuduğunuz için çok teşekkürler.
Sizi seviyorum, umarım beğenirsiniz <3<3<3<3<3<3<3<3
(Chanyeol)
"Kütüphane bütçesini arttırın ve kuzeydeki korsan ticareti önlemek için yüz asker görevlendirin kuzey limanına."
Son emirlerimi de verdikten sonra meclisi bitirmiştim. Arkamdaki askerler ve harem görevlileriyle meclis konağından çıktım. Yolda beni gören herkes eğilip selam veriyorlardı. Annemi görmek için onun konağına doğru ilerlemeye başladım.
Babamı küçük yaşta kaybetmemin sonucu onun yasını bile tutamadan akbaba gibi tahtta gözü olan kişileri ortadan kaldırmak zorunda kalmıştım. Küçük bir çocuğun tahta geçmesini kimse istemezdi ama ben bunun üstesinden başarı ile gelebilmiştim. Ülkeyi yeni baştan düzene sokmuş ve hile yapan bakanların acımadan kellesini aldırtmıştım.
Babamın ölümü annemi de çok üzmüştü ve o da yasını ertelemek zorunda kalmıştı. Ancak devlet işleri yerine oturduğu zaman kuzeydeki eski saraya gidip aylarca görevini yerine getirebilmişti. Hırslı biri değildi annem ama konu sevdiği insanlar olduğunda nasıl bir kraliçe olduğunu herkese hatırlatmaktan da çekinmezdi. Annemin konağına geldiğimde görevliler geldiğimi haber verdi ve içeri girdim. Baş yardımcısı ile birlikte koltuğunda çay içiyorlardı.
"Günaydın oğlum." Dedi beni görünce. Şu an gülümsüyordu ama bu eskisi gibi değildi. Babam öldükten sonra gülüşü de gitmişti sanki, geriye kalan tek şey bana olan sevgisiydi.
Gülümseyerek yanına oturdum.
"Devlet işleriyle uğraşmak çok zor biliyorum fakat istersen biraz kafa dinlemek için çekilebilirsin bahar şenlikleri bitene kadar en azından."
"Eğer kuzeydeki akıncılar akıllanmazsa bahar şenlikleri sonunda sefer olabilir."
Her ne kadar genç de olsam şimdiden topraklarımızı genişletmiş ve akıncıları engellemiştim. Bu da benim sevilen bir kral olmamdaki en büyük etkiydi. Halkım güvendeydi çünkü.
"Daha döneli iki ay olmadan yeni bir sefer mi?"
"Endişeni anlıyorum anne fakat halkım her şeyden önemli, biliyorsun."
Annem üzgünce kafasını sallamıştı.
"Artık bir aile kurmanın vakti gelmedi mi sence? Kalbini çelen biri yok mu?"
Annem, babamla ikisinin sahip olduğu gibi bir aşka sahip olmamı istiyordu fakat ben bunu yapamazdım. Annemin babam için neler çektiğini görmüştüm çünkü ona çok aşıktı. Bu yüzden aşktan soğumuştum ben de, eğer birini çok seversem onu kaybettiğimde ayakta kalamazdım. Sadece odama gelen cariyelerle gecemi geçiriyor ve onun dışında bir ilişkide bulunmamaya gayret ediyordum.
"Odama gelen cariyeler bunun için yeterli."
Annem daha fazla konuşmamış bana da bir fincan çay doldurmuştu. Ben annemin yaşadığı acıyı kaldırmazdım. Sevdiğim kişiyi kaybetmenin bedelini bu kadar ağır ödeyemezdim.
"Madem güzel haberlerden bahsediyoruz sana güzel bir haberim var." Dedi annem tekrar neşeli tavrıyla.
"Nedir o?"
Bir el işaretiyle baş yardımcısı ona bir parşömen uzattı.
"Silla krallığında düğün var."
Silla krallığı... Eskiden kötü anılara sahip olduğum prensin yaşadığı ülke. Yoksa o mu evleniyordu? Şişko Prens Baekhyun? Onu en son on dört yaşında görmüştüm ve o zaman şişko değildi aksine güzeldi. Ne diyorum ben!
"Kim evleniyor?"
"Kral Sehun ve bizi de çağırıyorlar. Uzun zaman sonra bir arada olmak çok güzel olur, hem siyasi ilişkiler için hem de senin için. Kral Sehun ile anlaşabiliyordun küçükken."
"Evet, Prens Baekhyun ile anlaşamıyordum."
"Ah, o kavgalarınız!" dedi annem bir kraliçeye tezat kahkaha atarak. Böyle kuralları umursayan bir kraliçe olmamıştı hiçbir zaman.
"Birbirinizi asla çekemezdiniz."
Onun kahkahasına gülüşümle eşlik etmiştim.
"Bana sürekli sıska derdi."
"Evet, ama küçükken gerçekten öyleydin."
"Anne!" dedim şakayla karışık.
İşte böyle anlar oluyordu aramızda, kim olduğumuzu unutuyor ve sadece bir anneyle çocuğu gibi davranıyorduk birbirimize. Keşke babam da yanımızda olsaydı.
"Babam-"
"O bizi her zaman izliyor oğlum."
******************
"Kuzey limanına askerler yola çıktı majesteleri."
"Tamam o halde Kral Sehun'un düğünü için hediyeler hazırlansın. Yılların dostluğu var."
"Emredersiniz majesteleri."
"Çekilebilirsin."
Baş komutan Jongdae eğilerek selam verdi ve odamdan çıktı. Annemle zaman geçirdikten sonra biraz halka karışmış ve sonrasında da saraya geri dönmüştüm.
Yorgunlukla alnımı ovuşturdum. Sadece içliğim kalana kadar üzerimdeki her şeyi çıkarttım ve arkamdaki yatağıma gözlerimi kapatarak uzandım.
Demek Kral Sehun evleniyordu. Ülke dışına davet gönderdiklerine göre büyük bir düğün olacaktı anlaşılan.
Şişko prens, Baekhyun. Şimdi durduk yere nereden aklıma gelmişti ki bu? Küçükken ondan hiç hazzetmezdim. Her zaman her şeyi alaya alan biriydi. Birbirimize karşı hissettiğimiz tek şey öfke olmuştu ama onu on dört yaşında son gördüğüm zamanı hatırlıyorum. Bütün kiloları gitmişti ve boyu da uzamamıştı. Heybetli bir prensten çok narin bir prensese benziyordu. Tek bir şeyi değişmemişti: sinsiliği.
Bana kurduğu tuzakları unutamıyorum. Kral olmak bana gerçeklerden kaçamayacağımı göstermişti yıllar boyunca. Kaçamayacağım bir gerçek vardı ki o da Prens Baekhyun'un çok güzel olduğuydu ama asla bana göre biri değildi. Bu sefer ondan intikamımı alabileceğimi düşünüyordum.
Ona bir balık bile yutturabilirdim bu öfkeyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Love Without Me - Chanbaek - Mpreg
Fanfictionİki ayrı krallık, iki ayrı prens... Kader ikisini birleştirmek için elinden geleni yaparken ikisi birbirinden uzaklaşmak için elinden geleni yaparsa ne olur? Yeni bir chanbaek. Umarım severek ve beğenerek okursunuz.