Tekrar merhaba!!! Arka arkaya iki bölüm yine <3
Umarım beğenirsiniz, yorum ve oylarınızı bekliyorum <3<3
İyi okumalar <3<3<3
Peşimde bir sürü kişiyle birlikte konağımdan çıktım ve kıyafetimin kirlenmemesine büyük özen göstererek yürümeye başladım.
"Herkes telaş içinde, Luhan'ı hayal dahi edemiyorum." Dedim gülerek.
Luhan'ın konağına çok yaklaşmış bahçedeki büyük gölün kenarından geçerken gözlerim elinde havlularla önümüzden geçen harem görevlisine takıldı.
Nereye gittiklerini tahmin edebiliyordum. Kral Chanyeol da yıkanıyordu sanırım ama kadınların ona hizmet etmesinden daha hoşnuttu görünüşe göre.
"Bana gölden bir kurbağa bulun hemen!"
Verdiğim emirle birlikte kimse sorgulamadan gölün etrafında kurbağa aramaya başladılar. Nihayet biri bulduğunda bana getirdi.
"Minseok al onu ve sıkıca tut."
Minseok bana korkak bakışlarını gönderse de yüzünü buruşturarak kurbağayı aldı.
"Siz burada bekleyin, Minseok benimle gel."
Yönümü değiştirip sola doğru yürümeye başladım. Minseok arkamdan bir sürü şey söylüyordu ama şu an onu dinlemiyordum bile. Çok da uzun olmayan yolu bitirdiğimde Kral Chanyeol'un konağının arka kısmına çıkmıştık.
"Prensim burada ne işimiz var?" dedi Minseok fısıltıyla.
"Eğlenceli bir işimiz var, sadece beni takip et."
"Majesteleri burası Kral Chanyeol'un konağı lüt-"
"Şşşşhhh!"
Birkaç asker geçip gittikten sonra yavaşça dumanın çıktığı tarafa ilerledim. Her yer kapalıydı, sanki içeride hazine vardı! İçli bir of çektikten sonra aklıma gelen fikirle sinsi gülümsememi geri kazandım.
Sessizce arka kapıya yanaştım ve şansıma orada bir delik bulmuştum. Ne de şanslıydım!
Önce içeriyi kontrol etmek için kafamı deliğe yasladım. Küçük de olsa içerisi görünüyordu ve- Bir dakika! Kral Chanyeol fıçıda yıkanıyordu! Arkası dönüktü ama kaslı, yani sırtını görebiliyordum. Yanında kimse yoktu, belki de o kız sadece havlu taşımak için gelmişti.
Hipnoz olmuş gibi içeriyi izliyordum. Hayır, hayır! Ayağa kalkma! OH! Şükürler olsun ayağa kalkmamış sadece sırtını kütletmişti. Elindeki keseyle kollarını, kaslı kollarını yıkmaya başl-
"Prensim!"
Birden Minseok'un sesini duymamla dengemi kaybetsem de düşmekten kurtulmuştum. Kızgın bakışlarımı ona çevirdim
"Ne var!"
"Prensim, kurbağa ile ne yapacaksak yapalım lütfen, yoksa şimdi kusacağım."
Değişen yüz ifadesinden ne kadar zorlandığın anlamıştım ve kafamı salladım.
"Şimdi ben geri çekilince, onu delikten içeri bırakacaksın. Sonra hemen çalıların arkasına gidelim yok-"
"Prens Baekhyun?"
Yo, yo, yo, yo, lütfen tahmin ettiğim şey olmasın, lütfen!
"Prens Baekhyun?"
Şimdi yanmıştım işte. Kral Chanyeol'un sesi kulaklarımda çınlıyordu ve korktuğum için arkamı dönemesem de Minseok korkuyla ellerini açmıştı. Böylelikle zavallı kurbağa görevini yerine getiremeden serbest kaldı.
"Kral Chanyeol!" diyerek eğildi Minseok.
"Prens Baekhyun!"
Bu sefer daha sert gelen tınıyla çekinerek kapıya döndüm. Kral Chanyeol üzerine yarım yamalak geçirdiği içlikle ve gevşekçe bağlanmış saçlarıyla karşımda bana kaşları çatılı bakıyordu. Vücudu hala ıslak olduğu için bütün kas- aman, bütün vücudu meydandaydı neredeyse! Edep yahu!
"Burada ne işniz var?"
Benim konuşmayacağımı anlamış olmalı ki kendisi konuşmuştu.
"Yolumuzu kaybettik."
"Kendi sarayınızda?"
"E-evet."
"Elinizde kurbağa ile?"
"Yolda bulmuştuk sadece."
Ardından yüksek sesli kahkahasını duymuştum ve gülerken çıkan gamzelerine takılmıştı gözlerim. Onlar hep orada mıydı yoksa ben mi yeni görmüştüm?
Kahkahası kesilince ciddi suratına geri bürünmüş ve boyu uzun olduğu için eğilerek kafasını benim kafama yaklaştırdı.
"Ne yapmaya çalıştığını fark etmediğimi sanma sakın ama şunu aklının bir köşesine yaz: ben eski oyun arkadaşın değilim."
Sert sesi beni titretmişti.
"Ve bunun karşılıksız kalacağını da düşünme sakın. Madem birbirimizden nefret etmeye devam ediyoruz o zaman artık basit şeylerle uğraşmayacağımı da bil."
Ardından kafasını geri çekmiş ve bir süre gözleri yüzümü incelemişti.
"Küçükken çirkin olduğun için bunu sorgulamamıştım ama kız olmadığına emin misin?"
İşte şimdi kuyruğuma basmıştı! Hızla kaşlarımı çattım ve kafamı kaldırıp benden uzun olan bedene yaklaştım. Benden uzun olmasından nefret ediyordum!
"Ben kız değilim! Her gece odanda gönül eğlendirdiğin cariyelerinden daha güzel olmamı hazmedemediniz galiba, o yüzden benimle bu kadar uğraşıyorsunuz!"
Bu sefer sinirlenme sırası yer değiştirmişti. Aynı şekilde kafasını yaklaştırıp konuştu.
"Bir cariyeyle mi kıyaslıyorsun kendini? Cidden hala çocuksun!"
"Bu seni ilgilendirmez! Daha önce de söyledim, ileride iyi bir eş olmak için fazlasıyla iyiyim ve bu durumlar da sadece ilerideki eşimi ilgilendirir. Güzel olmam veya bir kıza benzemem eminim hoşuna gidecektir. Siz de ilerideki eşinizi düşünerek davranışlarınızı kısıtlarsanız iyi olur. Sadece bir tavsiye."
Bozulan suratına keyifle son kez baktım ve arkama bile bakmadan geldiğim yolu gitmeye başladım. Ancak giderken kulağımı dolduran bir fısıltı yine keyfimi kaçırmıştı.
"On dört yaşındayken de güzeldin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Love Without Me - Chanbaek - Mpreg
Fanfictionİki ayrı krallık, iki ayrı prens... Kader ikisini birleştirmek için elinden geleni yaparken ikisi birbirinden uzaklaşmak için elinden geleni yaparsa ne olur? Yeni bir chanbaek. Umarım severek ve beğenerek okursunuz.