Yok Canım Ne Etkilenmesi

1.3K 142 129
                                    


Veee ikinci bölüm. Umarım beğenirsiniz, sizi seviyorum <3<3<3<3 İki bölüm attığım için azıcık kısa ama <33










(Chanyeol)


Dünkü konuşmamız haricinde bir daha görüşmemiştik Baekhyun ile. İkimiz de yaralıydık sonuçta. Sabah güzel bir kahvaltıdan sonra her şeyin toplanması öğleni bulmuştu. Bir grup önden diğeri de geriden gelecekti. Dün acil haber verilmesiyle Baekhyun için bir atlı araba ve bir grup asker daha yollanmıştı, bu halde ata binemezdi.

Benim de binmemem için ısrar edilmişti ama ben bu durumlara alışkındım. Kaç savaştan bu şekilde dönmüştüm. Jongdae'nin yardımıyla bol olacak şekilde kıyafetlerimi giyindim ve dışarı çıktım. Herkes bir tarafa koşuşturuyordu.

Telaşlı bir şekilde bir oraya bir buraya dönen Luhan çarptı gözüme. Meraklanarak yanına gittim.

"Majesteleri, bir şey mi oldu?"

Beni duymasıyla hemen gözleri beni buldu.

"Hekim yok! Sabahtan beri arıyorum ama bulamıyorum. Baekhyun'un bacağı kanıyor, sargısının değişmesi lazım."

"Yarası mı kanıyor?" dedim endişeyle.

Luhan kafasını salladı ve vakit kaybetmeden tekrar birilerinin arasına karıştı.

"Majesteleri? İyi misiniz, sizin yara-"

"Beni burada bekle Jongdae." Dedim ve rotamı Baekhyun'un henüz toplanmamış çadırına yönlendirdim.

İçeriye haber vermeden girdim. Oturma yeri boştu. İkinci perdeyi araladım ve minik beden görüş açıma girdi. Duyduğu gürültüyle Baekhyun'un acı çeken gözleri benimle buluştu. İlk önce utanç ve sonrasında da merak gördüğüme yemin edebilirdim.

Gördüğüm görüntü tahmin ettiğimden farklıydı. Baekhyun'un altında bir şey yoktu ve sadece üzerindeki uzun parçalar üst bacağındaki yaranının hemen üzerine kadar geliyordu. Beni görür görmez kenarda duran örtü parçasını bacaklarının üzerine attı.

"Chanyeol! Bacaklarıma bakma!"

Beni uyarmasa ne yaptığımın farkında olmayacaktım.

"Bakmıyordum. Ne yapayım ben senin bacaklarını!"

Tabi ki de bana attığı itirafa sessiz kalmazdım.

"Ama bakıyordun!"

Bu inatlaşmayı daha fazla sürdürmek istemediğim için kenardaki masanın üzerinde duran pansuman tepsisini alıp iki adımda yatağa oturdum. Bacaklarını kapatan örtüyü çekip kenara attım.

"N-ne yapıyorsun!"

"Çok kımıldama da sargını değiştireyim." Dedim rengi kırmızıya dönmüş sargıya bakarken.

"Gerek yok! Luhan şimdi hekimi getirecek."

Alaylı bir gülüş bıraktım odaya. Dizinden tutarak yaralı bacağını biraz daha yaklaştırdım kendime. Baekhyun bacağını geri çekmeye çalışıyordu ısrarla. Dayanamayıp son kez sertçe çektiğimde acımış olmalı ki bağırmıştı.

"AH! Yavaş ol!"

"O zaman bir süreliğine benimle inatlaşmayı bırak ve canın acımasın."

Bundan sonra konuşmamıştı. Ellerimin altındaki yumuşak dokuya dikkat etmemeye çalışarak önce eski sargıyı çıkarttım. Canının yandığı çok belliydi çünkü ellerinin altındaki çarşafı sıkıyordu ve dudaklarını dişliyordu.

"Canın acıyorsa bir bez falan ıssır." Dedim sinirle. Dikkatim dağılıyordu.

"Bir şey yapacaksan bari konuşmadan yap!"

Bu çocukla ciddi anlamla baş edemiyordum. Tastaki suya bezi bastırıp kanayan yarayı silmeye başladım.

"Yanıyor ya-ahhh!"

...

"Ç-çok acıyor!"

...

"Yeter o kadar!"

...

"Bitti, bağırma."

Biraz daha temiz gözüken yaranın üzerine hekimin bıraktığı kremi sürdüm. Ama daha dokunmamla Baekhyun'un eli kolumu bulmuş ve sıkmıştı. Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda göz yaşlarının aktığını gördüm.

"Ağlama Baekhyun, acıdığını biliyorum ama dayanman gerek." Dedim içimden bunu yapan kişiye hakaretlerimi sunarken.

Gerçekten kötü bir yaraydı.

İşim bittiğinde dizini kırarak bacağının biraz havada durmasına yardımcı oldum. Fakat o an yüzüme çarpan altında hiçbir şey olmadığı gerçekti beni duraksattı. Kalçalarının hemen altında gelen kumaşlar bacağını kırdığı için toplanmıştı ve- Hayır, hayır!

Sargıyı aldım ve ellerimin titremesini görmezden gelerek yavaşça sarmaya başladım. Her şey çok güzeldi ta ki elim yanlışlıkla kalçasına değene kadar. Yarası yukarıda olduğu için sararken yanlışlıkla olmuştu ama Baekhyun fark etmiş gibi durmuyordu ya da acısından bunu düşünemiyordu.

Ben de düşünmemeye çalışarak işimi bitirdim.

"Bitti."

"Teşekkür ederim." Dedi biraz daha toparladığı sesiyle.

Gözleri dolmuş, dudakları dişlemekten kızarmış ve bacakları çırılçıplak olan Baekhyun beni daha fazla oyalamadan hızla tepsiyi bırakıp çadırdan çıktım.

Dışarıda beni kocaman gözlerle bekleyen komutanım hemen yanıma geldi.

"M-majesteleri, affınıza sığınıyorum ama az önce içeriden gelen sesler... Siz-"

"Sargısını değiştirdim sadece." Dedim ve onu arkamda bırakarak hızla atıma yöneldim. Bacakları... Bacakları çok yumuşaktı. İpek gibi narin bir kumaşmış gibi parlıyordu ve neredeyse küçük beyaz tüyler haricinde pürüzsüzdü.

Yo, hayır! Hayır, ben bundan etkilenmemeliydim! Yıllarca gördüğüm onca kadından veya erkekten daha gü- hayır daha kötüydü. Kesinlikle daha kötüydü!

Bir süredir güzel bir gece geçirmediğim içindi tüm bunlar. Evet, evet bu yüzdendi. Yoksa inatçı, huysuz ve çirkin bir prensten etkilenecek halim yoktu, hele ki bu kişi Baekhyun ise.

 Yoksa inatçı, huysuz ve çirkin bir prensten etkilenecek halim yoktu, hele ki bu kişi Baekhyun ise

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Don't Love Without Me - Chanbaek - MpregHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin