25. BÖLÜM

6.2K 305 145
                                    

İyi okumalar:)
Multimedia: Toprak

Aniden gelişen olayların etkisi bu kadar büyük olmamalıydı. Toprak'ın, onu sevdiğimi öğrendiğinden beri olan tavırları yanlıştı. Böyle kaçarak nereye varacaktı ki?

İkimiz de normalinden fazla sakindik. Hiç konuşmadan Toprak'ı takip ettiğimde sahile gelmiştik.

Akşam saatleri olduğunda pek fazla insan yoktu. Sol tarafta 5-6 genç çimlerde oturmuş şarkılar söyleyip içiyorlardı.

"Tövbe yarabbim ya!" bakışlarım Toprak'ı bulduğunda o gençlere bakıp kafasını iki yana sallıyordu.

Ne diye laf ediyordu şimdi gençlere, sanki kendisi hiç içmiyordu. Sarhoş olup restoranda Kerem abinin onu topladığı günleri unutmuştu sanırım.

"Gel bu tarafa!" kolumdan tuttuğu gibi beni onların tam tersi yönünde sürüklemeye başladı.

"Kendim yürüyebilirim Toprak, sürüklemene gerek yok." sanki kötü bir şey söylemişim gibi saniyesinde elini kolumdan çekti.

Kendisinin de şuan içinde bir savaş verdiğinin farkındaydım ama umursamadım.

Sahilin en sakin yerini bulduğumuzda banka oturdu. Ben de yanına oturarak denizi seyretmeye başladım.

Gecenin karanlığı denizin üzerine çökmüştü. Sabah masmavi olan deniz şimdi fazlasıyla siyahtı. Gece gibi ürkütücü bir o kadar da büyüleyiciydi.

Ayın ve yıldızladın yansımaları denizin üzerine düşmüştü.

Kulağıma gelen dalga sesleri kafamı rahatlatıyordu.

İkimizinde sesi çıkmıyordu. Ben ne diyeceğimi bilemezken o da benim konuşmamı bekliyor olmalıydı.

Ne kadar konuşmak istesem de biraz daha sessiz kaldım. Onun bir şey söylemesini istiyordum ama böyle giderse hiç bir şey konuşamadan sabah edecektik.

Derin bir nefes aldığımda konuşacağımı anlamış olacak ki bakışlarını denizden çekip bana odaklandı.

Ben de onunla aynı yavaşlıkta döndüm.

"Ne demem gerektiğini hiç bilmiyorum." konuşurken istemsizce kullandığım ellerimi tekrar dizlerimin üstüne koydum.

"Sen ne düşünüyorsun bilmiyorum ama-" eliyle beni susturup çatık kaşlarını daha da çattı.

"Benim ne düşündüğümü sen gayet iyi biliyorsun. Senin sevgini istemiyorum ben." alaylı bir tavırla güldüm.

"Sana sevgimi vermiyorum zaten, karşına geçip de beni sev diye yalvaracak da değilim." Duraksayıp titreyen elimi kalbinin üzerine koydum.

"Ben buranın kime ait olduğunu biliyorum, beni sevmeyeceğini de çok iyi biliyorum."

"Bunları bildiğin halde neden beni sevdin?" sesi sorgulamaktan çok yargılar gibiydi. Sanki benim onu sevmemden mutsuz olmuştu.

"Bunu senin sorman çok büyük bir hata. Kalbin söz dinlemediğini en iyi senin bilmen lazım halbuki." hak verircesine gözlerini yumup derin bir nefes aldı.

BANA KALBİNİ VER (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin