Bir Kaç Gün Sonra
Onunla, Erzen'le yaşamaya başlayalı neredeyse bir ay olacaktı. Her gün sabah onu beni izlerken ya da severken görüyordum yatakta uzunca oyalanamıyorduk çünkü işe gitmesi gerekiyordu. Ama ben bunu dert etmiyor akşam heyecanla onun gelmesini bekliyordum. Gün içinde evin yeni yerlerini keşfediyor bazen film izliyor bazen tatlı yapıp yiyor bazen de İlhan Bey ile dışarı çıkıyordum. Akşamlarımız ya da gecelerimiz mi demeliydim, yemekten sonra güzel bitiyordu. Belki halimiz kalırsa sohbet ediyorduk.
Onun hakkında çok şey öğrenmiştim. Kendinden küçük Bilkent'te okuyan bir kız kardeşi vardı, şu anda askerde olan yakında tezkeresi bitecek yine kendinden küçük erkek kardeşi vardı. Babası çok küçükken kendisini ve kardeşlerini terk etmişti. Annesi onları bugünlere dek büyütmüş getirmişti. Annesi hayattaydı ama Ankara'da yaşamıyordu. Antalya'da yazlığı varmış, bir zamanlar sadece yazları oraya gitse de artık tüm yaşantını orada geçirmeye karar vermiş. En yakın arkadaşı hatta sağ kolu olan biri varmış: Erkan. Evliymiş ve karısı hamileymiş bu yüzden izne ayrılmış. Yakında beni onlarla tanıştırmayı düşünüyormuş. Bir yakın arkadaşı daha varmış o da şirkette ona çok yardımcıymış ama kadınmış.
Hah kıskanmamı beklemişti değil mi?
Ne diye kıskanacaktım ki?
Gaye'ymiş adı da.
Adı batsın.
Ayna karşımda sadece Mac'den oluşan makyaj ürünlerimi denerken kendimi süzdüm. Rose olan daha çok yakışmıştı bence. Bugün saçımı dağınık topuz yapmış sütyensiz büstiyer altıma da şort giymiştim. Aslında bunlar bir takımdı. Gül kurusu renginde mini bir takım. Ayaklarımda da ev terliği diyebileceğim rahat spor terlikler vardı.
Boynum boştu. Omuzlarım kollarım göbeğim açıktı. Şımarıkça dudaklarımı kıvırdım. İçime tanga giymiştim. Delirecekti!
Küçük bir kahkaha atarken sırıtışım büyüdü.
O an, katın zili çalarken duraksadım. Ayağa kalktım. Bu halde çıkardım çıkmasına ama üzerine beyaz gömlek giysem iyi olurdu. Erzen'in kıyafetlerinin olduğu kısma gelirken renk renk dizilmiş gömleklerin olduğu tarafa yöneldim. Benden büyüktü dolapları. Eh onun bir iş adamı olduğunu düşünürsek.
Tıpkı onun gibi kokan beyaz gömleklerden birini alıp üzerime geçirdiğimde beyazın pembeyle uyumunu görüp gülümsedim. Sevmiştim. Gömleğin kollarını biraz katlayıp orta alana geldim. Kapı açıktı açık olmasına ama Erzen sanırım talimat vermişti. Ben açmadan kimse açamazdı.
Neriman Hanım'dı karşımda gördüğüm.
Telaşlıydı.
Kaşlarım çatıldı. "Hayırdır Neriman Hanım? Bir sorun mu var?"
"Zühre Hanım geldi Dilayda Hanım," O da kimdi be?
"O kim?"
"Erzen Bey'in annesi." Siktir.
"Aşağıda şu an," diyerek telaşlı telaşlı konuşmaya devam etti. "Salondalar. Şömineli olan değil, koruya bakan kısımdalar. Kahve içiyorlar."
Dudaklarımı ısırdım. "Tamam sakin ol, neden telaş yaptın anlamadım?"
"Sizi bekliyor efendim."
"Anlamadım beni neden bekliyor? Hem benim burada olduğumu nereden biliyorlar?"
Neriman Hanım mahcupca baktı. "Bizim kızlardan biri ağzından kaçırmış oysa sıkı sıkıya tembih etmişti Erzen Bey." Hah aferin size! İyi halt yediniz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doksan Dokuz Gece
Художественная проза📍 Hikayede sıkça yetişkin içerik bulunmaktadır. Rahatsız olacaklarının okumamasını tavsiye ederim. ✔ TAMAMLANDI. "Erzen, ben hiç inanmadım zaten, beni kim sevdi ki sen sevecektin..."