39.Bölüm

23.2K 956 145
                                    

Bölüm Şarkısı: Sertab Erener - İyileşiyorum

Fikret Kızılok - Bu Kalp Seni Unutur mu?

YARIN 40.BÖLÜM GELECEK.

&

"Baba!"

"Baba! Gel yanımıza!"

"Kurtar beni baba!"

"Baba! Annem!"

"BABA! ANNEM!"

Sarsılarak uyanan Erzen bir an nerede olduğunu anlayamadı. Gözlerini kısarak etrafına baktığında havanın karardığını, yine parkenin üzerinde sızdığını fark etti. Yüzünü sıvazlayarak doğrulduğunda gözleri boşluğa daldı. Onsuz bir gün daha bitmişti.

Ne yapacağını bilmiyordu Erzen.

İnleyerek yerden güçlükle doğrulduğunda kapıya yürüdü. Kilidi açıp açtığında, antreye çıkmıştı. Başını kaldırıp ay ışığının süslediği ormana, koruya baktı. Aklına Dilayda'nın buraya ilk geldiğinde, manzaraya hayranlıkla baktığını anımsamıştı Erzen. Dudakları istemsizce kıvrıldı. Ne de çok şaşırmıştı beklemiyordu. Onu bulmak için ne mücadeleler, uğraşlar vermişti. Aylarca onu takip etmişti. Kaldığı yeri, yaptığı işleri, her şeyi öğrenmişti.

Sonra onu pavyon, gece kulübü her neyse oradan kurtarmıştı.

İlayda demişti, kardeşimi bul, ona sahip çık diye. Ama Erzen daha hastaneden çıkmadan, her gece onun fotoğrafına bakarak hayata tutunmuştu ve çıkar çıkmaz onu bulacağına dair ilk yeminini o kasvetli odada kendine etmişti.

Hatırladığı anılarla gözlerini yumdu.

Dilayda, onu sevmediğine inanıyordu.

Haklıydı.

O fotoğraflardan, videolar her neyse onlardan sonra kendisine inanmaması normaldi.

Yine de Erzen ne olursa olsun sevgisini, düştüğü bu sevdaya inansın istedi. O öyle yapardı. Her koşulda inanırdı Dilayda'ya. Güvenirdi. Yanında olurdu.

Bakışları parkede duran dosyaya kaydı. Geçen gün Erkan getirmişti. Ne demişti, şirket büyük zarara uğramıştı hatta yükselişe geçmişti. Zararın aksine faydası dokunmuştu. Dilayda istemeden iyilik yapmıştı. Bakışları kısıldı. Bir de ben kötüyüm diye savunuyordu kendisini. Gözlerini yumup açtığında dosyaya doğru yürüyerek eğildi, yerden alıp doğruldu. Saydam kapağı açarak çıktı alınmış bilgisayar yazılı kağıtları okudu. Gerçekten Erkan'ın dediği gibiydi. Ama tek sorun vardı, kurucusu ortalarda yoktu. Ortağı da kendisiydi ama o da ev hapsindeydi. İç çekerek dosyayı sehpaya attı. Banyoya doğru ilerleyerek kapıyı açık bırakarak lavaboya yürüdü, ellerini mermere dayarak aynadan izledi kendini Erzen.

Çökmüş göz altları, belirgin göz torbaları, kızaran gözlerinin akı, uzayan saç ve sakalları dağınık halde duruyordu. Berbat bir haldeydi. Aynaya bakana kadar bu halde olduğunun farkına varamamıştı.

Yutkundu.

Başı omzuna doğru düştüğünde gözleri dolmuştu. Dudaklarını ısırarak başını eğdi.

Dilayda...

Her daim onun yanında olacaktı, ona inanacaktı ve güvenecekti evet bu yeminiydi ama... Bebeğini aldırmıştı. Bu Erzen'in canını yakarken yumruk attığı eline ağzına götürdü. Ağlamasını kimse duysun istemiyordu. Omuzları sarsılarak yere çöktüğünde fayansta kayarak sırtını lavabonun alt dolabına yaslayarak ağlamaya devam etti. Gözyaşları yanağına doğru süzülürken sakallarının içinde kayboluyordu.

Doksan Dokuz GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin