YARIN 45.BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE.
&
"Dilayda Hanım siparişiniz geldi," Neriman'ın sesiyle başımı elimdeki bebek dergisinden kaldırdım. Sehpaya atarken koltuktan ağırca kalktım, artık koca bir toptan farkı kalmayan karnımı tutarak salonun çıkışına ilerlerken belimin ağrısıyla sızlandım.
Artık oğlum sekiz buçuk aylıktı.
O günden sonra her şey eskisi gibiydi. Aslında değildi de. Bir saniye geriye gitsek bile o önceki saniyenin aynısı olmuyordu. Ne yaparsak yapalım yapamıyorduk. Ben de Erzen de geçmişimizi geriye alamayacağımıza göre birbirimizi affetmiştik. Unutmuştuk. Ben unutmuş ve affetmiştim. Kocama koşulsuz güveniyordum, inanıyordum ve...
Seviyordum.
Ben Erzen'e aşıktım.
İç çektim. Kapıda çok da ağır olmayan kargoyu alarak içeriye geri döndüğümde Neriman, "Portakal suyu ister misiniz Dilayda Hanım?"
Ha bir de bu mesele vardı tabii.
Erzen her ne kadar bana kırgın olsa da kızgın olsa da pimpirikli huyundan hiç vazgeçmiyordu. Doktorun o günkü açıklamalarından sonra bana kızmıştı üstüne evde her gün sebze yemeği pişiyordu yeni yeni meyveler alınıyordu. Dün mandalina alındıysa eğer bugün de alınıyordu. Hayır çürüyüp gidecek ziyan olacak desem de takmıyordu beni beyefendi.
Ne güzel.
"Yok Neriman, midemi yakıyor. İstemiyorum."
"O zaman size c vitaminli meyve tabağı getireyim." Neriman'ın heyecanlı sabırsız hallerine göz devirirken, "İstemiyorum dedim ya Neriman!"
"Ama efendim Erzen Bey'in kesin tal-"
"Ay bir kez daha Erzen Bey'in kesin talimatı dersen doğuruyorum diye çığlık atacağım!" Neriman halimden anlamış gibi sessizce geri çekilirken gülümseyerek mutfağa yöneldi. Derin nefes alarak demin oturduğum koltuğa geri oturdum.
Cidden öyleydi ama.
Erzen'in kesin talimatı diye diye evdeki çoğu şeyi ben tüketiyordum. Tamam canım da istiyordu ama baygınlık getiriyordu fazlası da. Yeter.
Kargonun paketin yırtarak içindeki paketi çıkardığımda gülümsedim. E-Bebek'ten söylediğim giysiler gelmişti. Bir sürü tulum, atlet, minik minik çoraplar vs. almıştım. Tulumu da saydam ambalajından söküp çıkartırken havaya kaldırıp baktım. Gülümseyerek dudaklarımı ısırırken tüm kıyafetlere böyle böyle baktım. Ardından hepsini gelişigüzel kutuya koyup kata çıktığımda kapıyı açık bırakarak hemen bizim yatak odamızla Erzen'in çalışma odası arasında küçük de olsa tek gözlü pencereye sahip o da vardı. Odayı bebek odası yapmıştık. Başta istemesem de oğlumuzun bir odası olsun istemişti. Bense beşiği bizim odamızda olursa kabul ederim demiştim. Düşünmeden tamam demişti.
Kutuyu altı çekmeceye sahip geniş pencere önüne konumlandırılmış dikdörtgen koltuğun hemen yanında duran şifonyerin üstüne koymuştum. Mutlulukla gülümserken odayı inceledim, karnımı okşayarak. Boya badanasından tutun da mobilyaların kuruluşuna kadar biz yapmıştık. İstersek bir günde küraralardı, hallederlerdi ama bizim elimiz değsin istemiştim.
Erzen yine düşünmeden kabul etmişti.
Canım sevgilim.
Onun da elinden her iş geliyordu ama. Mobilyaları kurarken zorluk yaşayacağımızı düşünsem de aksine iki saat içinde hepsini dur durak bilmeden bitirmişti. Hatta onu sürekli öptüğüm, dokunduğum halde. Konsantrasyonuna hayrandım. Karnımda seğirme hissettiğimde başımı eğdim. "Oğlum..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doksan Dokuz Gece
Fiksi Umum📍 Hikayede sıkça yetişkin içerik bulunmaktadır. Rahatsız olacaklarının okumamasını tavsiye ederim. ✔ TAMAMLANDI. "Erzen, ben hiç inanmadım zaten, beni kim sevdi ki sen sevecektin..."