Geciktiğim için kusura bakmayın. Ancak gelebildi. İyi okumalar. ❤
YARIN 42.BÖLÜM GELECEK.
&
1993
"Sana çilek getirdim."
Zümrüt gülümseyerek yatağa oturan kocasına baktı. Çilek tabağını eline alırken yemeye başladı. "Sağ ol kocam." diyerek adamın sakalını sevdiğinde Mehmet, sakalını seven avuca öpücük bıraktı. "Sen iste Mango bile getiririm sana!" Zümrüt kahkaha attı. "Zor bulunuyor o meyve biliyorsun."
Omuz silkti. "Biliyorum, sizin için her türlü zorluğa katlanırım ben." Zümrüt gülümseyerek kısılan gözleriyle yemeye devam etti. "Neredeyse dokuz aylık oldu, hanımefendiden hala tık yok." Bir eli yeterince büyüyen karnına gitti, okşadı. "Doğması gerekirken çilek çektiriyor canıma."
"Olsun Zümrüt'üm," diyerek adam da elini karısının karnına koyduğunda okşadı. "Babasını gülü." Zümrüt gülümseyerek eşi ile karnındaki kızının konuşmalarını dinlerken birden belinden kasıklarına doğru derinden acı hissettiğinde bunun sancı olduğunu anladı ve tabağı kenara bırakarak elleriyle karnına tutundu. "Mehmet!"
Adam ne olduğunu anlık anlayamazken başını kaldırdı, acıyla yüzünü buruşturan karısına baktı. Yerinde doğruldu. "Sancı mı? Geliyor mu?" Mehmet heyecanla yerinden fırlayarak yatağının etrafında dolaştı ve karısını kucaklamaya çalıştı. "Mehmet dur! Ne yapıyorsun!"
"Arabaya götüreceğim seni!" Zümrüt'ün acı dolu inlemeleri eşliğinde arabanın anahtarını ve üzerine mont alarak çıktılar evden. Vakit geceye yakındı. "Dayan! Dayan sevgilim! yetiştireceğim seni hastaneye!"
Adam zar zor da olsa karısını arabaya bindirdi ardından evden çantayı alıp kapıyı kilitledi. O kadar hızlı yapmıştı ki her şeyi, adeta saniyeler ile yarışmıştı. Nihayetinde arabaya binip yola koyulduğunda hızlı sürüyordu arabayı bir yandan da karısının elini sıkıca tutmuş sakinleştirmeye çalışıyordu. "Dayan canım... Dayan!" Mehmet endişeli ve heyecan içinde arabayı sürmeye devam ederken gözlerini sık sık karısına çeviriyordu. Zümrüt ise artık acılar içinde kıvranıyordu. Çığlıkları, acı dolu inlemeleri arabanın içinde yankılanıyordu. "Mehmet acele et! Dayanamıyorum Mehmet!"
Mehmet karısının ikazı ile gaza daha çok basarken araba asfaltta kayıp gidiyordu. Yol ıssızdı, gece geç vakit olduğundan yollar boştu.
Dakikalar içinde hastaneye yetişen adam arabayı hastanenin bahçesine gelişigüzel park ederek hızla arabadan indi, bağırarak yardım istediğinde eşinin olduğu taraftın kapısını açtı. Kollarını uzatarak kadının boynundan ve bacaklarının altından tutarak kucağına aldığında Zümrüt artık acıdan, sancıdan gözlerini açamıyordu. "Yardım et! Karım doğuruyor!" Siyah düz saçlarını at kuyruğu yapmış hemşire elindeki soda şişesine kenara bırakarak koştura koştura tekerlekli sandalye getirdi. Mehmet, Zümrüt'ü sandalyeye yavaşça oturttuğunda hemşire sürmeye başladı. Adam karısının elini bırakmayarak onu sakinleştirmeye çalıştı. "Tamam dayan! Dayanın! bak geldik! Derin nefes al canım! Al ver!" Zümrüt derin nefesler alıp vermeye çalışırken yüzü birden keskin acıyla buruştu, adamın elini sıktı çığlık atarak.
"Canım yanıyor Mehmet!"
"Geçecek sevgilim dayan geçecek!"
Sonrası... Sonrası hem adam için hem de kadın için zorlu saatlerdi. Mehmet ellerini başının arasına alarak koridorda volta tatmıştı. Karısıyla beraber doğumhaneye girmek istemişti ama izin verilmiyordu. Oflayarak volta atmaya devam ederken aklından bin bir türlü düşünce geçiyordu. Ya karısını ya da bebeklerini kaybederse... O kadara kötü senaryolar yazıyordu ki zihni, engel olamıyordu. İçinde büyük sıkıntı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doksan Dokuz Gece
General Fiction📍 Hikayede sıkça yetişkin içerik bulunmaktadır. Rahatsız olacaklarının okumamasını tavsiye ederim. ✔ TAMAMLANDI. "Erzen, ben hiç inanmadım zaten, beni kim sevdi ki sen sevecektin..."