Kabul salonuyla Prenses'in odasında bunlar konuşulurken, peşine adam gönderilen Piyer'le onunla birlikte gitmeyi gerekli gören Anna Mihailovna'yı taşıyan araba Kont Bezuhov'un avlusuna giriyordu. Tekerlekler pencerelerin altına serpili samanlar üzerinde hafifçe hışırdamaya başladığı sırada, teselli verici gözlerle yol arkadaşına seslenen Anna Mihailovna, köşesinde uyuduğunu düşündüğünden, onu uyandırdı. Piyer gözlerini açarak, Anna Mihailovna'nın arkasından indi, ancak o zaman kendisini bekleyen ve can çekişen babasıyla yapacağı görüşmeyi düşündü. Teşrifat kapısına değil, arka kapıya yanaştıklarını fark etmişti. Basamaktan inerken esnaf kıyafetinde iki kişinin telaşla avludan duvarın gölgesine kaçtığını gördü. Durdu, evin gölgesinde ve her iki tarafta aynı adamlardan birkaç kişi daha gördü. Ama ne Anna Mihailovna, ne uşak, ne arabacı (ki bu adamları görmemeleri olanaksızdı) onlara aldırış etmemişlerdi. Piyer, "Herhalde böyle gerekiyor," diye düşünerek Anna Mihailovna'nın arkasından yürüdü. Anna Mihailovna arkada kalan Piyer'i yanına çağırarak hafifçe aydınlatılmış dar bir taş merdivenden acele adımlarla yukarı çıktı. Piyer, Kont'un yanına neden gitmesi gerektiğini bilmediği, hele neden arka merdivenden gitmek gerektiğini hiç anlamadığı halde, Anna Mihailovna'nın güvenli ve aceleci halinden, bunun bir zorunluluk olduğunu anlamıştı. Merdivenin ortasında, çizmelerini takırdatıp koşuşarak önlerine düşen elleri kovalı birtakım adamlar az kalsın onları düşüreceklerdi. Bu adamlar, Piyer'le Anna Mihailovna'ya yol vermek için duvara yapıştılar ve en küçük bir hayret belirtisi göstermediler.
"Prenseslerin dairesine buradan mı gidilir?" dedi Anna Mihailovna içlerinden birine.
Soruyu duyunca rahatlayan uşak pervasız ve yüksek bir sesle, "Buradan," diye yanıt verdi, "soldaki kapı."
Sahanlığa çıktığı sırada Piyer, "Belki Kont beni çağırmamıştır," dedi, "odama gitsem."
Anna Mihailovna Piyer'in yetişmesi için durdu.
Sabahleyin oğluna yaptığı gibi, aynı jestle koluna dokunarak, "Ah, dostum," dedi, " İnanın ki ben de sizin kadar acı çekiyorum, fakat metanetli olun."
Piyer gözlüğünün altından Anna Mihailovna'ya bakarak, "Sahi, ben gideyim," dedi.
"Ah, dostum, size yapılan haksızlıkları unutunuz, düşününüz ki bu babanızdır." İçini çekti. "Ve belki de can çekişiyor. Sizi kendi oğlum gibi sevdim hemen. Bana inanınız, çıkarlarınızı unutmayacağım."
Piyer bir şey anlamıyordu; yine, herhalde bunun böyle olması bir zorunluluk, diye düşünerek, kapıyı artık açmış bulunan Anna Mihailovna'yı uysalca takip etti.
Kapı arka dairelerin sofasına açılıyordu. Prenseslerin ihtiyar hizmetçisi bir köşede oturmuş çorap örüyordu. Piyer bu tarafta hiç bulunmamıştı, böyle odaların olduğunu tahmin etmiyordu bile. Anna Mihailovna, tepsi üzerinde bir sürahiyle onlara yetişip geçen bir hizmetçi kıza, canım, kuzum diye hitap ederek Prenseslerin sağlığını sordu ve Piyer'i parke döşeli bir koridordan ileriye sürükledi. Koridorda soldan birinci kapı Prenseslerin odalarına açılıyordu. Sürahi götüren hizmetçi kız aceleden (bu günlerde evde her iş aceleydi) kapıyı kapatmamıştı, Piyer'le Anna Mihailovna geçerlerken ellerinde olmayarak, Büyük Prenses'le Prens Vasiliy'in birbirine yakın oturup konuştukları odaya baktılar. Geçenleri görünce Prens Vasiliy sinirli bir hareketle birden arkasına yaslandı; Prenses yerinden fırladı, canı sıkılmış bir halde, kapıyı var gücüyle iterek kapadı.
Bu hareket Prenses'in her zamanki sakinliğine o kadar uymamış, Prens Vasiliy'in yüzünde beliren korku, kurumuna o kadar yaraşmamıştı ki Piyer duraladı. Gözlüğünün arkasından sorarcasına kılavuzuna baktı. Anna Mihailovna şaşkınlık göstermedi, yalnız hafifçe gülümsedi, bütün bunları beklediğini anlatmak istercesine içini çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaş ve Barış
General FictionI. Cilt Savaş ve Barış, "klasik" dendiğinde akla gelen ilk kitaplardan. Napoléon'un Rusya'yı işgalini anlatan dev bir savaş romanı, aynı zamanda bir Rusya panoraması. 1800'lerin ortalarında Rusya'nın içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullar, ke...