XVI - İkinci Bölüm I - II - III - IV

42 1 0
                                    


Nataşa da kocasıyla yalnız kalınca onunla, bir kadının kocasıyla konuştuğu gibi konuşurdu, yani bir karı koca birbirlerinin düşüncelerini nasıl bütün mantık kurallarına aykırı bir yolla, yargılar, hükümler, çıkarımlar işe karışmadan, büsbütün ayrı bir biçimde, gayet açık ve çabuk anlayarak ve çok kolay anlaşarak konuşurlarsa Nataşa da kocasıyla öyle konuşuyordu. Onunla bu tarzda konuşmaya o derece alışmıştı ki Piyer'in düşüncelerinin mantıksal akışı, aralarında bir soğukluk bulunduğunun en yanılmaz işaretiydi. Kocası bir şeyi kanıtlamaya, düşünerek, sükûnetle konuşmaya başladığı ve Nataşa ona uyarak aynı şeyi yaptığı zaman bunun sonunun mutlaka kavgaya varacağını bilirdi.

Yalnız kaldıkları ve Nataşa açılan memnun, iri gözleriyle yavaşça ona yaklaştığı, birden başını hızla kavrayıp göğsüne bastırarak, "Şimdi hep, hep benimsin! Artık gitmeyeceksin!" dediği andan beri bütün mantık kurallarına (bir anda birbirinden büsbütün ayrı şeylerden söz edildiği için) aykırı olan bu konuşma başlamıştı. Bir anda birçok şeyin görüşülmesi açıkça anlaşmaya engel değildi, tersine, birbirlerini tamamıyla anladıklarının en yanılmaz deliliydi.

Nasıl rüyada, rüyayı doğuran duygudan başka her şey yanlış, anlamsız, birbirini tutmaz şeylerse, onun gibi bütün akıl ve mantık kanunlarına aykırı olan bu görüşmede de bağlantılı, açık sözler değil, ancak bu sözleri idare eden duyguydu.

Nataşa, Piyer'e kardeşinin yaşayış tarzını anlattı, onsuz (kocasız) kendisinin yaşamadığını, yalnızca acı çektiğini, Mariya'yı daha çok sevdiğini, onun her konuda kendisinden daha iyi olduğunu söyledi. Bunu söylerken Nataşa, Mariya'yı kendisinden üstün gördüğünü içtenlikle kabul ediyordu; bununla birlikte, yine de kendisini Mariya'dan ve bütün diğer kadınlardan üstün tutmasını ve şimdi, özellikle Petersburg'da birçok kadın gördükten sonra bunu kendisine bir kez daha tekrar etmesini Piyer'den istiyordu.

Piyer, Nataşa'nın sözlerine yanıt vererek, Petersburg' da kadınlarla suarelerde, ziyafetlerde bulunmanın kendisi için ne tahammül edilmez bir şey olduğunu anlattı ona.

"Kadınlarla konuşmayı büsbütün unutmuşum," dedi, "bayağı can sıkıcı geliyor. Hem ben o kadar meşguldüm ki."

Nataşa dikkatle onu süzerek, "Mariya ne kadar iyi bir insan!" dedi. "Çocukları nasıl anlıyor. Sanki onların yalnız ruhunu görüyor. Dün, mesela, Mitenka hırçınlaşmaya başlamıştı..."

Piyer onun sözünü kesti:

"Babasına ne kadar benziyor."

Nataşa, Mitenka'nın Nikolay'a benzediğini Piyer'in niçin söylediğini anladı: Kayınbiraderiyle aralarında geçen tartışmayı hatırlamak hoşuna gitmiyordu, bu konuda Nataşa'nın düşüncesini öğrenmek istiyordu:

"Nikolay'ın öyle bir zaafı var ki, herkesin kabul etmediği bir şeyi asla kabul etmez. Ama anlıyorum, sen özellikle mevki yapmaya değer veriyorsun," diyerek Piyer'in bir sözünü tekrarladı Nataşa.

Piyer, "Hayır, asıl sorun," dedi, "Nikolay için düşünceler bir eğlence, adeta boş vakit geçirmek için. İşte bir kütüphane kuruyor ve satın alınan kitapları, Sismondi'yi, Rousseau'yu veya Montesquieu'yü okunmadan yeni kitap satın almamak gibi bir kural koyuyor," diye gülümseyerek ekledi. "Bilirsin, ben onu ne kadar..." Sözlerinin tonunu hafifletmeye başlamıştı ama Nataşa onun söylemek istediği şeyin gereksiz olduğunu duruşuyla anlatarak sözünü kesti.

"Düşünceler onun için eğlencedir, diyorsun ya..."

"Evet, benim için de geri kalan her şey eğlence. Petersburg'da her şeyi hep rüyada görür gibi gördüm. Beni bir düşünce meşgul etti mi geri kalan her şey eğlencedir."

Savaş ve BarışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin