Yaşlı Kont eve döndü; Nataşa ile Petya hemen geleceklerine söz verdiler. Daha erken olduğu için av devam etti. Öyle vakti av köpekleri deredeki sık fidanlığa salıverildi. Nikolay kuru ekinlerin üstünde duruyor, bütün avcılarını görüyordu.
Nikolay'ın tam karşısında bir yeşillik vardı; orada avcısı tek başına fındık dallarının arkasındaki bir çukurda duruyordu. Av köpeklerini henüz götürmüşlerdi ki, Nikolay tanıdığı bir köpeğin (Voltorn'un) aralıklı havlamalarını duydu; öbür köpekler ona katılıyor, kâh seslerini kesiyor, kâh yeniden havlamaya başlıyorlardı. Bir dakika sonra korudan bir tilki işareti verildi, bütün sürü, açık araziden yeşilliğe doğru, Nikolay'dan uzaklaşarak ileri atıldı.
Nikolay, derenin sık ağaçlı kenarlarından koşan kırmızı şapkalı zağarcıları, hatta köpekleri görüyor, karşı taraftaki yeşillikten tilkinin görünmesini bekliyordu.
Çukurda duran avcı kımıldandı, köpeği saldı; Nikolay, kuyruğunu kabartarak yeşillikten telaşla kaçan kızıl, bodur, acayip bir tilki gördü. Köpekler onun peşine düştüler; işte yaklaştılar, işte tilki ortalarında daireler çizmeye, bu daireleri gittikçe küçültmeye, tüylü kuyruğuyla kendi etrafına dönmeye başladı; işte yabancı bir beyaz köpek fırladı, arkasından da siyah bir köpek atıldı, hepsi karıştı, tilkinin çevresinde kıçları dışarıya doğru olmak üzere bir yıldız oluşturdular.
İki avcı atlarını hızla köpeklere doğru sürdü; biri kızıl şapkalı, öbürü yeşil kaftanlı bir yabancı.
Nikolay içinden, "Bu da ne?" dedi, "Bu avcı nereden çıktı? Dayımınkilerden değil."
Avcılar tilkinin işini bitirdiler, hayvanı kaldırmadan uzun zaman ayakta durdular. Yanı başlarında çıkıntılı eyerleriyle beygirler yularlarında duruyor, köpekler yatıyordu. Avcılar ellerini sallıyor, tilkiye bir şeyler yapıyorlardı. Aynı yerden, kavga parolası diye kararlaştırılan boru sesi yükseldi.
Nikolay'ın seyisi, "İlagin'in avcısı bu," dedi, "bizim İvan'la kavga ediyor."
Nikolay, seyisi kız kardeşiyle Petya'yı çağırmaya gönderdi, acele etmeden avcıların köpekleri topladıkları yere doğru yollandı.
Nikolay attan indi, yaklaşan Nataşa ve Petya ile birlikte kavganın sonuna dair haber beklemek üzere av köpeklerinin yanında durdu. Ormanın ucundan, kavga eden avcı, terkisinde bir tilkiyle atına yol verdi, genç efendisine yaklaştı. Külahını ta uzaktan çıkardı, saygılı bir eda ile konuşmaya gayret etti; sararmıştı, solumaktaydı, yüzü öfkeliydi. Bir gözü şişmişti, ama belki de o bunun farkında değildi.
"Ne oldu size orada?" diye sordu Nikolay.
"Bizim köpeklerin altından avı nasıl alır! Benim boz kancık yakaladı onu. Şuna bak hele! Tilkiye el uzatıyor! Nah, ona ben tilkiyi gösterdim! İşte terkide. Alır mısın bunu?" diye hançerini göstererek ve hâlâ düşmanıyla konuştuğunu sanarak ekledi avcı.
Nikolay onunla konuşmadı, Nataşa ve Petya'dan kendisini beklemelerini rica etti, düşman İlagin'in avlandıkları yere yollandı.
Yenen avcı, öteki avcılara karıştı, onu seven meraklılar etrafını çevirdiler, gösterdiği kahramanlığı anlattı.
Mesele şuydu: Rostovlarla kavgalı olan İlagin, görenek üzere Rostovlara ait olan yerlerde avlanırdı; şimdi de, sanki özellikle, Rostovların avlandıkları koruya sokulmayı emretmiş, yabancı bir köpeğin kaldırdığı avı kovalamaya izin vermişti.
Nikolay, İlagin'i hiç görmemişti ama her zaman olduğu gibi yargılarında, duygularında yine parlamıştı, bu derebeyinden, azgınlığı ve keyfî hareketleri hakkında söylentiler yüzünden nefret eder, onu candan düşman sayardı. Şimdi, kırbacını öfkeyle elinde sıkarak düşmanına karşı en kesin ve tehlikeli hareketlere tamamıyla hazırlanmış, heyecan içinde ona gidiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaş ve Barış
General FictionI. Cilt Savaş ve Barış, "klasik" dendiğinde akla gelen ilk kitaplardan. Napoléon'un Rusya'yı işgalini anlatan dev bir savaş romanı, aynı zamanda bir Rusya panoraması. 1800'lerin ortalarında Rusya'nın içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullar, ke...