XI - XII - XIII - XIV - XV - XVI

18 1 0
                                    



Bu yeni hikâyenin ortasında Piyer'i başkomutanın yanına çağırdılar.

Piyer, Kont Rastopçin'in yazı odasına girdi. Bu sırada Rastopçin kaşlarını çatmış, alnını ve gözlerini eliyle ovuşturuyordu. Kısa boylu bir adam ona bir şeyler söylemekteydi, Piyer içeri girince sustu, dışarı çıktı. Bu adam çıkar çıkmaz Rastopçin, "Hey! Merhaba; ünlü savaşçı," dedi, kahramanlıklarınızı duyduk. Mesele bunda değil, dostum, laf aramızda mason musunuz?" diye sordu, sanki bu kötü bir şeymiş ama kendisi bunu hoş görüp affetmek niyetindeymiş gibi. Piyer susuyordu. " Dostum, hepsinden haberim var ama biliyorum mason var, masoncuk var, öyle ümit ediyorum ki, siz insan soyunu kurtarma bahanesiyle Rusya'yı mahvetmek isteyen masonlardan değilsiniz."

"Evet, ben masonum," diye yanıt verdi Piyer.

"Pekâlâ, olabilir. Bay Speranskiy'le Magniski'nin layık oldukları yeri boyladıklarını haber almışsınızdır sanıyorum; Süleyman'ın mabedini korumak bahanesiyle yurdun mabedini yıkmaya kalkışan Bay Klüçariyev'in de, daha başkalarının da başlarına aynı iş geldi. Bütün bunların bir nedeninin olduğunu elbette anlarsınız, yoksa ben, kötü bir insan olmasaydı, buranın posta müdürünü sürmezdim. Şimdi öğrendiğime göre, o şehirden giderken kendisine arabanızı göndermişsiniz. Hatta saklamak için evinden bazı belgeler almışsınız. Ben sizi severim, kötülüğünüzü de istemem, siz benden iki kat genç olduğunuz için, size bir baba gibi şunu tavsiye ederim: Bu tür insanlarla her türlü ilişkiyi kesin, kendiniz de buradan mümkün olduğu kadar çabuk uzaklaşın."

"Peki ama, Klüçariyev'in suçu neydi, Kont?" diye sordu Piyer. Rastopçin bağırdı:

"O benim bileceğim iş, sizin bana soracağınız bir konu değil."

"Eğer Napoléon'un beyannamesini dağıtmakla suçlanıyorsa, bu kanıtlanmış değil," diye devam etti Piyer, Rastopçin'in yüzüne bakmadan, "Vereşçagin'e gelince..."

Rastopçin birden kaşlarını çattı, eskisinden daha yüksek bir sesle bağırarak Piyer'in sözünü kesti.

"İşte sorun bu ya... Vereşçagin haindir, hainlik etmiştir, layık olduğu cezaya da çarpılacaktır." Rastopçin şahsen hakarete uğramış bir insanın öfkesiyle konuşuyordu. "Ama ben buraya sizi, yaptığım işleri tartışmak etmek için değil, size öğüt vermek ya da nasıl isterseniz öyle olsun, emir vermek için çağırdım. Klüçariyev gibileriyle ilişkinizi kesmenizi ve buradan gitmenizi rica ediyorum. Kim olurlarsa olsunlar, akıllarını başlarına getireceğim." Henüz hiçbir şeyle suçlanmayan Bezuhov'la konuşurken ona bağırıp çağırdığının herhalde farkına varmış olmalı ki, Piyer'in koluna dostça girerek ekledi: "Bir genel felaketin arifesindeyiz, benimle işi olanlara karşı nazik davranma lüksüm yok. Bazen, insanın başı dönüyor! Peki, dostum, siz şahsen ne yapmak niyetindesiniz?"

Piyer, gözünü yerden kaldırmadı, düşünceli düşünceli yanıt verdi:

"Hiçbir şey."

Kont, kaşlarını çattı:

" Size bir dost öğüdü, dostum. Basıp gidin, hem de bir an önce, işte diyeceklerim bu kadar. Laf anlayan kârlı çıkar."

"Güle güle. Ha, sahi," diye kapıdan Piyer'e seslendi Rastopçin, "Kontes, İsa Derneği aziz pederleri pençesine düşmüş, öyle mi?"

Piyer yanıt vermedi ve şimdiye kadar onda hiç kimsenin görmediği, çatık, öfkeli bir yüzle Rastopçin'in yanından çıktı.

Eve döndüğü zaman ortalık kararmıştı. O akşam sekiz on kişi onu görmeye geldi. Komite yazıcısı, tabur albayı, sofracıbaşı, kâhya; hepsinin de Piyer'le görülecek işleri vardı, o da bu işleri halletmek zorundaydı. Oysa Piyer'in bu işlerden hiçbir şey anladığı yoktu, hiçbiriyle ilgilenmiyor, bütün sorulara, bu insanlardan bir an önce kurtulmak için şöyle bir yanıt verip geçiyordu. Nihayet yalnız kalınca, karısının mektubunu açıp okudu.

Savaş ve BarışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin