"Yarın," demek ve kibarlığı elden bırakmak kolaydı ama bir başına eve dönmek, kız kardeşleri, erkek kardeşi, babayı, anneyi tekrar görmek, suçunu itiraf etmek, para istemeyeceğine namusu üzerine söz verdikten sonra bunu istemek zorunda kalmak korkunç bir şeydi.
Evde, uyumamışlardı henüz. Tiyatrodan dönen gençler yemek yemiş, klavsenin başına geçmişlerdi. Nikolay salona girer girmez, onu evlerinde bu kış hüküm süren, şimdi de Dolohov'un teklifinden, İogel'in balosundan sonra Sonya'yla Nataşa'nın üzerinde fırtınadan önceki bulutlar gibi bir kat daha koyulaşan o sevdalı, şairane hava sardı. Sonya'yla Nataşa tiyatroya giderken giydikleri mavi elbiseleriyle, güzelleşmiş, güzel olduklarına emin, gülümseyerek klavsenin başında duruyorlardı. Vera misafir odasında Şinşin'le satranç oynuyordu. Oğlunu ve kocasını bekleyen yaşlı Kontes, evlerinde oturan yaşlı asil bir kadınla pasyans açıyordu. Denisov klavsenin başında, ayağını geriye atmış, parlayan gözleri, karmakarışık saçlarıyla oturuyor, kısacık parmaklarını tuşlarda dolaştırarak akorlar yapıyor, kendisinin yazdığı "Sihirbaz Kadın" şiirini, gözlerini devire devire, gür olmayan, kısık ama emin sesiyle bestelemeye çalışıyordu.
Sihirbaz kadın, söylesene, hangi kuvvet
Unutulmuş bir sazın tellerine çekiyor beni;
Sen nasıl bir ateş yaktın yüreğimde benim,
Nasıl bir coşkunluk sardı benliğimi!
Kara akik gözlerini ürkek ama mutlu Nataşa'ya dikerek tutkulu bir sesle şarkı söylüyordu.
"Çok güzel! Mükemmel!" diye bağırdı Nataşa, "bir kıta daha." Nikolay'ı fark etmemişti.
Nikolay misafir odasına göz atarak annesiyle yaşlı kadını ve Vera'yı gördü. "Onlarda her şey eskisi gibi," diye geçirdi içinden.
Nataşa ona doğru koştu. "A, işte, Nikolaycık!"
"Babam evde mi?" diye sordu Nikolay.
Nataşa buna yanıt vermedi:
"Geldiğine ne kadar sevindim!" dedi, "Öyle eğleniyoruz ki, hem biliyor musun benim hatırım için Vasiliy Dimitriç bir gün daha kaldı."
Rostov'a Sonya yanıt verdi:
"Hayır, babam daha gelmedi."
Misafir odasından Kontes'in sesi duyuldu:
"Kuku, geldin mi, buraya, bana gel, canım!"
Nikolay annesinin yanına gitti, elini öptü, hiçbir şey söylemeden masasına oturup kâğıtlar açan ellerine bakmaya başladı. Salondan gülüşmeler geliyordu. Denisov bağırmaktaydı:
"Peki, iyi iyi, artık ne deseniz nafile, barca (Venedik gondolcularının şarkıları ya da onları anımsatan şarkılar. (Ç.N.)) söyleyeceksiniz, yalvarırım."
Kontes sessizce oturan oğluna baktı.
"Nen var?" diye sordu.
Rostov sanki kendine durmadan sorulan bu sorudan sıkılmış gibi, "Öf, hiçbir şeyim yok," diye yanıt verdi, "babam erken gelir mi?"
"Zannederim."
"Onlarda her şey eskisi gibi. Hiçbir şeyin farkında değiller! Nerelere kaçsam!" diye aklından geçirdi Rostov ve yeniden, klavsenin bulunduğu salona döndü.
Sonya klavsenin başına oturmuş, Denisov'un çok sevdiği barcarolle'ün prelüdünü çalıyordu. Nataşa şarkıya başlamaya hazırlanıyordu. Denisov coşkun gözlerle ona bakmaktaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaş ve Barış
Fiksi UmumI. Cilt Savaş ve Barış, "klasik" dendiğinde akla gelen ilk kitaplardan. Napoléon'un Rusya'yı işgalini anlatan dev bir savaş romanı, aynı zamanda bir Rusya panoraması. 1800'lerin ortalarında Rusya'nın içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullar, ke...