ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

19 0 0
                                    


I


İmparator Aleksandr, 1808 yılında Napoléon'la tekrar görüşmek için Erfurt'a gitti. Petersburg'un yüksek çevrelerinde bu tantanalı görüşmenin büyük öneminden söz edildi uzun uzadıya.

Dünyanın iki hükmedicisi (Napoléon'la Aleksandr'a böyle deniyordu) arasındaki yakınlık 1809 yılında o kadar ileri noktaya vardı ki, o yıl Napoléon Avusturya'ya savaş açınca bir Rus birliği de eski müttefiki Avusturya imparatoruna karşı eski düşmanı Bonaparte'la işbirliği yapmak için sınırı geçti. Bu yakınlık öyle bir kerteye ulaştı ki, yüksek çevrelerde Napoléon'un, İmparator Aleksandr'ın kız kardeşlerinden biriyle evlenmesi olasılığından söz edilmeye başlandı. Fakat o zamanki Rus sosyetesinin dikkati dış politikadan başka, özellikle devlet idaresinde yapılmakta olan iç değişikliklere çevrilmişti.

Halbuki hayat, sağlığa, hastalığa, çalışmaya, dinlenmeye, düşüncelere, bilime, şiire, müziğe, aşka, dostluğa, nefrete, ihtirasa karşı ilgileriyle insanların gerçek hayatı, Napoléon Bonaparte'la siyasi yakınlığa, ya da düşmanlığa bağlı olmadan ve yapılması mümkün her türlü iç değişikliklerin dışında, akıp gidiyordu.

Prens Andrey hiç ayrılmadan köyde iki yıl geçirdi. Piyer'in kendi topraklarında yapmaya girişip de boyuna daldan dala sıçraması yüzünden bir türlü sonuç elde edemediği girişimler, Prens Andrey tarafından sessiz sedasız, zahmetsiz ve hiç kimse fark etmeden gerçekleştirildi.

Ondaki yetenek Piyer'de yoktu; kendini zorlamadan, sıkmadan işleri yoluna koyuyordu.

Arazilerinin birindeki toprağa bağlı üç yüz köylü, serbest çiftçiler arasına yazdırılmıştı (bu, Rusya'daki ilk örneklerden biriydi), öteki topraklarında da angarya kaldırılmış, yerine yıllık vergi konulmuştu. Boguçarovo'da gebelere yardım için bir ebe kadın tutmuştu, maaşlı bir papaz da çiftlik adamlarının, köylülerin çocuklarını okutuyordu.

Prens Andrey zamanının bir kısmını Lısiye Gori'de babasının ve henüz dadı elinde bulunan oğlunun yanında; bir kısmını ise, babasının Boguçarovo Köşesi adını taktığı kendi köyünde geçiriyordu. Piyer'in karşısında, dünya olaylarına ilgi duymuyormuş gibi davrandığı halde, bunları dikkatle takip ediyor, yığınla kitap alıyor, Petersburg'dan, hayatın ta kaynağından henüz gelmiş insanlar kendisini ya da babasını ziyaret ettiği zaman, bu adamların iç ve dış politikada olup bitenler hakkında, kendisinden (köyde oturduğu halde) çok daha az bilgili olduklarını hayretle görüyordu.

O sıralarda Prens Andrey çiftliklerinin işleriyle uğraşmaktan, çeşit çeşit kitap okumaktan başka, felaketle sona eren iki seferimizin eleştirel bir incelemesini yapmak ve askerlik kanunlarımızla tüzüklerimizin değiştirilmesi hakkında bir tasarı yazmakla da meşguldü.

1809 yılı baharında Prens Andrey, vasisi olduğu oğlunun Riyazan'daki malikânesine gitti.

Taze otları, kayın ağaçlarının ilk yapraklarını, gökyüzünün parlak maviliğinde baharın koşuşan ilk beyaz bulutlarını seyredip bahar güneşiyle ısınarak arabasında oturuyordu. Hiçbir şey düşünmüyor, etrafına keyifli keyifli, aylak aylak bakıyordu.

Bir yıl önce üzerinde Piyer'le konuşmuş olduğu salı geçtiler. Pis bir köyü, harman yerlerini, yeşillenmiş kış buğdaylarını, üzerinde hâlâ kar duran köprüye kadar bir inişi, balçıklı bir yokuşu, alazlanmamış tarlaları, yer yer yeşillenmiş çalılıkları geçtiler, yolun iki yanında uzanan bir kayın ormanına girdiler. Ormanın içi adeta sıcaktı, burayı rüzgâr tutmuyordu. Yeşil, yapışkan yapraklarla donanmış kayın ağaçları kıpırdamıyordu, ilk otlarla menekşe renkli çiçekler yerde geçen yıldan kalma yaprakları iterek altlarından fışkırmışlardı. Kayınlıkta şuraya buraya dağılmış bodur çamlar, sonsuz, kaba yeşillikleriyle insana sevimsiz kışı hatırlatıyordu. Atlar ormana girince aksırdı, iyice terlemişlerdi.

Savaş ve BarışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin