XIV - XV - XVI - XVII

21 0 0
                                    


Hacı kadın sakinleşti ve tekrar konuya dönerek elleri günlük günlük kokacak kadar kutsal bir hayat süren Amfilch Baba'yı, sonra, Kiev'e son hacılığında tanıdığı papazların ona mağaraların anahtarlarını verdiklerini ve yanına peksimet alarak mağaralarda ermişlerle iki gün geçirdiğini uzun uzadıya anlattı:

"Birine dua ediyorum, okuyup üflüyorum, ötekine geçiyorum. Biraz kestiriyorum, tekrar kalkıp yüz sürüyorum; ortalık öyle sessiz ki anacığım, öyle bir huzur ki, insan Tanrı'nın ışığına bile yeniden çıkmak istemiyor."

Piyer onu dikkatle, ciddiyetle dinliyordu. Prens Andrey odadan çıktı. Arkadan Prenses Mariya da Tanrı adamlarını çaylarını bitirsinler diye bırakıp Piyer'i salona götürdü. Ona, "Siz çok iyi insansınız," dedi.

"Onu gücendirmeyi gerçekten de düşünmemiştim, bu duyguları o kadar iyi anlıyor, öyle çok düşünüyorum ki!"

Prenses Mariya sessizce ona baktı, şefkatte gülümsedi.

"Zaten ben sizi çoktan tanır, erkek kardeşim gibi severim," dedi ve bu sevimli sözlerine Piyer'in karşılık vermesine meydan bırakmadan, "Andrey'i nasıl buldunuz?" diye sordu, "Beni çok endişelendiriyor. Sağlığı kışın daha iyi ama geçen bahar yarası açıldı; doktor gidip kendini tedavi ettirmesi gerektiğini söyledi. Ruh hali de beni çok korkutuyor. Biz kadınlar gibi acısını açığa vuracak, ağlayacak karakterde değil. Acısını içinde taşıyor. Şimdi neşeli, canlı ama sizin gelişinizin etkisidir, yoksa bu hali çok az görülür. Avrupa'ya gitmek için onu kandırabilseydiniz! Biraz hareket etmesi gerek, bu tekdüze, sakin hayat onu mahvediyor. Başkaları farkında değil ama ben görüyorum."

Saat onda yaşlı Prens'in yaklaşan arabasının çıngıraklarını işiten uşaklar dışarıya koştu. Prens Andrey de Piyer'le sahanlığa çıktı.

Arabadan inerken Piyer'i gören yaşlı Prens, "Kim bu?" diye sordu. Delikanlının kim olduğunu anlayınca da, "Ha! Çok sevindim. Öp," dedi. Yaşlı Prens'in keyfi yerindeydi, Piyer'e iltifat etti. Akşam yemeğinden önce babasının yazı odasına dönen Prens Andrey yaşlı Prens'i Piyer'le ateşli bir tartışmaya girişmiş buldu. Piyer, öyle bir zaman gelecek ki artık savaş olmayacak, diye düşüncesini kanıtlamaya çalışıyordu. Yaşlı Prens alay ederek, ama öfkelenmeden onunla tartışıyordu.

"Damarlardaki kanı boşaltıp yerine su doldur, işte o zaman savaş olmaz. Bunlar karıların sayıklaması, karı sayıklaması," dedi ama yine de Piyer'in omzunu şefkatle okşayarak masaya doğru yürüdü. Görünüşe göre konuşmaya katılmak istemeyen Prens Andrey masada, babasının şehirden getirdiği kâğıtları karıştırıyordu. Yaşlı Prens ona yaklaştı, işlerden konuşmaya başladı.

"Devşirici Kont Rostov, toplayacağı adamların yarısını bile devşirip gönderemedi. Şehre gelmiş, beni yemeğe çağırtmaya kalkıştı, ben ona öyle bir ziyafet çektim ki... Hele şunu bir gözden, geçir... E, ahbap," diye Piyer'in omzuna vurarak oğluyla konuşmaya devam etti, "senin ahbap, aferin, hoşuma gitti. Alevlendiriyor beni. Başkası akıllıca laf eder ama insan dinlemek istemez, oysa bu saçmalıyor ama benim gibi bir ihtiyarı alevlendiriyor. Hadi gidin, gidin," dedi, "belki ben de gelirim, akşam yemeğinizde bulunurum. Yine tartışırız. Benim sersem kızı, Prenses Mariya'yı seviver," diye seslendi Piyer'in arkasından.

Piyer, Prens Andrey'le dostluğunun gücü ve cazibesinin değerini ancak şimdi, Lısiye Gori'ye bu gelişinde ölçebilmişti. Bu cazibe ikisinin arasındaki ilişkiden çok, dostunun hısım akrabası ve ev halkıyla Piyer'in arasındaki ilişkilerde kendini gösteriyordu. Piyer kendisini, yaşlı, sert Prens'le tatlı, ürkek Prenses Mariya'yla, onları hemen hemen tanımadığı halde, eskiden beri dostmuş gibi hissetti. Herkes de onu seviyordu. Hacılara karşı gösterdiği tatlı yaklaşımla kazanmış olduğu Prenses Mariya ona en ışıklı bakışlarıyla kalmıyor, dedesinin "bir yıllık Prens Nikolay" diye çağırdığı çocuk da Piyer'e gülümsüyor ve kucağına geliyordu. Yaşlı Prens'le konuşurken İvaniç'le Matmazel Bourienne de ona en gülümseyerek bakıyorlardı.

Savaş ve BarışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin