Mabel Matiz - Sarmaşık
Neşet Ertaş - Neredesin
Merhabalar. Bölüme geçmeden evvel ufak bir uyarı yapmak zorundayım. Lütfen artık küfür etmeyin. Seyit Ali'nin bahsinin geçtiği paragrafları küfürler yüzünden okuyamıyorum. O kadar ağır şeyler yazılıyor ki şaşkınlık içerisindeyim. Kırgınlığınızı dile getirirken küfrü tercih etmeyin. Onun dışında diyecek bir şeyim yok. Ben zamanı geldikçe cevap vereceğim yazacaklarımla.
Güzel bir bölüm oldu diye düşünüyorum. Oy verip yorum yapmayı ihmal etmeyelim. Keyifli okumalar, yorumlarda buluşalım. ^^
42.Bölüm: ''Gözyaşları Kadar Ayrılık''
Unutmak insanoğluna verilmiş en büyük ödüllerden biriyken unutamamak ise en ıstırap verici olanıydı. Cezaydı. Ben bu kısımdandım. Unutamıyordum. Ne yaşadıklarımı ne geride kalanları ne de âşkımı...
Kendimi ne ara salonun dışında bulduğuma anlam veremedim. Biri tarafından buraya itilmiş gibiydim ve o anı yaşarken sanki her şeyi sıfırlamıştım. Oysa hayata sıfırdan değil birden başlayan da bendim. Bomboş ve kocaman koridorda evini kaybetmiş bir izci gibi sağıma, soluma bakındım. Olmak istemediğim yerde, olmak istemediğim insanların arasındaydım. Evimi arıyordum. Evim neredeydi? Koca binanın altında ezilmiş de ufacık kalmıştım sanki. Kendime bunun aksini söylesem de kalbimden kaçamazdım. Kendime yalan söylerdim de ona yalan söyleyemezdim. Kalbim bende olmasını istemediğim tek şeydi çünkü içinde o vardı.
Gözlerine ne kadar sert baktıysam fakülte kapısına da sert adımlarla ilerledim ve kendimi bir an evvel bu taş yığınları arasından kurtarıp koca gökyüzünün altında bir yere sıkıştırmak istedim. Niyetim sadece sıkışmaktı fazlasında gözüm yoktu. Kapıyı açıp dışarı çıktıktan sonra saçlarımın uçlarını hareketlendiren rüzgârı takip edercesine bir yol çizdim ve kendimi bir bankta otururken buldum. Ellerimi iki yana koyarak gözlerimi zemine sabitledim ve sadece baktım. Hatırladım. Geçmişi. O anlar kafamın içinde sonu olmayan bir saat gibi çalmaya devam etti. O tepe, o gözyaşı, o son öpücük, o...
Dudaklarımı sertçe sıkıp serbest bıraktıktan sonra bundan nefret ederek hırsla soluklandım ve kafamı kaldırdım. Aşkım buraya doğru geliyordu. Endişesi her halinden belli olduğunda yanıma oturarak, ''Bir anda çıktın gittin, ne oldu?'' diye sordu.
''Hiçbir şey,'' dedim kısık bir sesle. ''Çıkmak istedim ve çıktım.''
''Biraz durum farklıydı sanki ha?'' diye kaldırdı kaşlarını yukarı doğru. Yeşil gözlerine bakarken bile az evvel ki ela gözleri görüyorum sandım. Baktığım her yüzde onun yüzünü görüyordum. Dakikalar önce onun gözlerine bakarken yine başkasında bile onu görüyor gibiydim. Bu hiç iyi değildi. Bu benim gibi sağlam idareli bir insanı yıkacak kadar etkili olmamalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOTANIN ERVAHI (Kitap oldu)
Teen Fiction''Şeytanın bileklerinde saklıdır belki de insanlığın rehberi zira böylesine bir insanlık yalnızca ondan öğrenilmiş kadar kötü olabilirdi.'' Her şeye rağmen yaşamaya devam etti çünkü yaşaması gerekti. İdealleri uğruna, hiçe sayılmış ruhu uğruna ve yı...