Christina Peri - Human
James Buy - Let It Go
Keyifli okumalar dilerim!
36.Bölüm: ''Fotoğrafın Canlı Yüzü"
Bir ritim başladı
Baba ve oğul için,
Sonsuza kadar devam edecek sanıldı,
Işıklar patlayana dek.
Sonra bir şey oldu;
Nota defterleri yırtıldı,
Sesler etrafa saçıldı.
Hayat böyle acımasızdır
Oysa acı da öldürmez insanı
Varlığı baki olan yetenek ve sevgi,
Babadan oğula geçen bir saltanattır.23 Ağustos 2014 (Nihat Karayazı ölmeden iki ay önce)
Senenin en sıcak günlerinden biriydi. Nihat Karayazı ve oğlu Seyit Ali ailesiyle yaptığı kahvaltıdan sonra birlikte çiftliğe gitmiş biraz at binmişlerdi. Son günlerde ikisi çok zaman geçiriyordu fakat Nihat Karayazı'nın iş hayatı hiç olmadığı kadar da yoğun ve yorucuydu. Buna rağmen Nihat Bey her zaman evlatlarına ve karısına gerekli ilgiyi, vakti aksatmadan verebilmişti.
Nihat Bey ve oğlu at bindikten sonra biraz sohbet ettiler sonra da ikisinin yapmaktan en çok keyif aldığı zamana geçtiler. Nihat Karayazı bağlama çalacak ve Seyit Ali de onu hayranlıkla dinleyecekti.
Çiftlik evindeki en güzel odanın içindelerdi. Nihat Bey sırtını boydan boya uzanan pencereye dönmüş, kucağına da bağlamasını almıştı. Seyit Ali babasının tam karşısına oturmuş heyecanla onun söyleyeceği türküyü bekliyordu. Kendisi de çalıyordu ama babası kadar değil, babası kadar olamayacağını da biliyordu. Müzik hep hayatında var olacaktı, babası gibi.
Nihat Karayazı ellerini bağlamasına götürdü ve kafasını hafifçe eğerek oğlunun gözlerine kısaca bakıp gülümsedi. En sevdiği türkü olan İki Keklik'i çalacaktı çünkü Seyit Ali ondan bunu istemişti. Nihat Bey bağlamayı çalarken ağzını araladı tok, oturmuş ve insanı eskiye götüren sesiyle türküyü okumaya başladı. Seyit Ali ne zaman bu ânı yaşasa hep sonsuza kadar sürmesini istiyordu. Çok başka bir şeydi bu, ya müziğe karşı konulmaz bir şekilde bağlı olduğundan ya da müziği babasıyla bağdaştırdığındandı. Babası onun öğretmeniydi.
Dakikalar sonra Nihat Bey parmaklarını bağlamanın tellerinden ayırdı ve gözlerini açarak onu hayranlıkla dinleyen oğluna bakıp tebessüm etti. Seyit Ali sakince soluklandığında, ''Bir gün senin gibi olmak istiyorum,'' dedi. ''Senin kadar iyi söylemek ve çalmak. Olabilir miyim sence?''
''Daha iyisi olacaksın,'' dedi Nihat Bey kolunu bağlamanın üzerine koyarken. ''Ben bu işi hiçbir zaman profesyonel olarak yapmadım ki oğlum, sizin için çalıyorum. Annen de seviyor dinlemeyi.''
Seyit Ali gülümseyerek, ''En çok da annem seviyor,'' dedi.
Nihat Bey genişçe tebessüm etti. Asiye Karayazı, onun gözbebeğiydi.
''Derslerinde bu kadar başarılıyken isterdim ki iyi bir avukat ol,'' dedi Nihat Bey. ''Müziğini de yap ama sen istemiyorsun.''
''İstemiyorum baba,'' dedi Seyit Ali düz ve kararlı bir ses tonuyla. ''Sadece müzik istiyorum. Çalmak, söylemek... Ben ömrümü kitaplarla harcayamam.''
''Kitap okumayı seviyorsun ama.''
''Seviyorum ama öyle değil,'' dedi Seyit Ali. ''Bir şeyler üretmek, söylemek hoşuma gidiyor. Üretmek demişken anneme doğum günü için bir şarkı besteledim ama yardımına ihtiyacım var.''
Nihat Bey bu sözler karşısında tuhaf bir gurur yaşarken, ''Ne gibi bir yardım?'' diye sordu.
''Nakarat kısmı baba,'' diye mırıldandı Seyit Ali. ''Daha dört ay var tabii.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOTANIN ERVAHI (Kitap oldu)
Teen Fiction''Şeytanın bileklerinde saklıdır belki de insanlığın rehberi zira böylesine bir insanlık yalnızca ondan öğrenilmiş kadar kötü olabilirdi.'' Her şeye rağmen yaşamaya devam etti çünkü yaşaması gerekti. İdealleri uğruna, hiçe sayılmış ruhu uğruna ve yı...