No.1 & Melek Mosso - Hiç Işık Yok
Cigarettes After Sex - Heavenly
Oy ve yorumları unutmuyoruz. Keyifli okumalar!
25.Bölüm: ''Kırılmış Hayallerin İzleri''
Ya yaralarım da beni sevdiği için gitmiyorsa?
İnsanın kaç tane yarası olurdu ki? Kaç yerinde izi geçmeyen, acısı dinse de varlığı hâlâ belli olan darbeleri olurdu? Oturup ağlamıyordum ya da sürekli isyan etmiyordum ama neden diye de sormadan edemiyordum. İnsandım sonuçta; yaşayan bir ruhum, düşünen bir aklım, incinen bir kalbim vardı. Peki bunca şeye rağmen benden bir an olsun ayrılmayan yaralarım? Beni çok sevdiği için mi ayrılmıyordu peşimden?
Gülümsedim.
Yara verenlerin nefret ettiği bir insan için, yaralarımın beni sevmesini bekleyecek kadar muhtaçtım buna.
Belli etmiyordum belki, belki hep dik ve sert olmak zorunda hissediyordum kendimi ama itiraf edemediğim şeyin adı buydu. Çok değil, gözlerimdeki ışığı parlatacak kadar bir sevgi. Söz veriyorum daha fazlasına ihtiyacım yok. Sakınmayın zira ben nefretle beslenmekten yoruldum. Acımaktan ve yıkılmamaya çalışmaktan da. Kolayca pes etmem, evet yıkılmam da ama şu an ayakta kalacak gücü kendimde bulamıyordum.
Seyit Ali bana böyle bakarken aldığım soluğu bile veremiyordum.
Ellerimi bedenime ait bir parça gibi hissedemedim. Kalbim atması gerektiğinden hızlı atıyordu ama ben durduğunu düşündüm çünkü buz olmuştu ruhum. Üşümüştüm. Seyit Ali... Kapının oradaydı, bir adım içeri atacakken durmuştu sanki. Bakışlarında her duygu vardı ya da ben öyle anlamak istedim, öyle görmek istedim. Görmüştü. Beni en akıl almaz yerden vurmuş sayılırdı çünkü hiç hazırlıklı değildim. Bunu yaşamak istediğimden bile emin değildim. Yutkunarak ondan kaçmak istedim fakat hayır, bu kendimden kaçmaya çalışmak oldu. ''Ne oldu?'' diyebildim kısık sesimle. Unuttur, unut gitsin. Hayır, görmedi belki de ve bunu ona inandır.
Kaşlarını çattı. Korkmaya başladım ama bana bir şey söyleyeceğinden değil, ileriyi gördükçe yaşayacağımız şeylerden. ''Sırtın,'' dedi zar zor. ''Senin...'' Duraksadı. İdrak etmişti çoktan ama kelimeleri her zaman sıralı kullanmak mümkün olmuyordu. Gülümsemeye çalıştım, salağa yatmam gerekiyordu. Tişörtü hızla düzelterek saçlarımı kulağımın arkasına sakladım. Gülümsemeye devam ettim. Aslında, dokunsa içim titredi.
''Ben ne gördüm?'' diye sordu olduğu yerde durmaya devam ederken.
Omzumu silktim. ''Sapıksın sen. Beni orada izlemeye utanmıyor musun?''
Gülmedi. Yüzünde zerre mimik değişimi yaşanmadı ki, ben de onu inandıracak kadar iyi oynayamıyordum. Bu anı yaşamak istemiyordum. Bitsin, gitsin ve yaşanmamış varsaymak istiyordum. Sanırım gecikmiştim. Seyit Ali olduğu yerde hareketlenirken kalbim ağrımaya başladı. Biri oraya oturmuştu. ''Neva,'' dedi sesindeki hissi adımın üzerine dökerken. Gülümsemeye çalıştıkça dudaklarım acıyordu, tam tersi olması gerekmiyor muydu? Karşımda durdu ama yakın sayılmazdık. Sonra bana kırık bir bakış attı ve ben baktığı yerde paramparça oldum. ''Niye bu kadar acıdın, güzelim?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOTANIN ERVAHI (Kitap oldu)
Teen Fiction''Şeytanın bileklerinde saklıdır belki de insanlığın rehberi zira böylesine bir insanlık yalnızca ondan öğrenilmiş kadar kötü olabilirdi.'' Her şeye rağmen yaşamaya devam etti çünkü yaşaması gerekti. İdealleri uğruna, hiçe sayılmış ruhu uğruna ve yı...